Gaziantep Üniversitesi’nde akıllara zarar bir mobbing ( iş yerinde psikolojik yıldırma) davası yaşanıyor. Davacı doçent, davalı ise onun amiri pozisyonundaki bir profesör.
Gelişen iş yaşamını yakından ilgilendiren ve çalışma hayatına yeni yeni giren bir terim olan bu mobbing davasını ilginç kılan tam 30 şahitli bir dava olması.
Şahitlerden biri “gazeteci” kimliği ve bildikleri ile sitemizin editörlerinden Murat Güreş. gaziantephabeler.com’un kurucusu, deneyimli gazeteci Atilla Karaduman, gazeteci M.Güreş’in tanık olması nedeniyle sitenin objektiflik kriterlerinden sapmaması için davayı izlememi benden rica etti.
Sabahın erken saatlerinde Gaziantep Adliye Sarayı’na gittim. Davalı yani işyerinde mobbing uygulamakla itham edilen Prof. Dr. Ali Gür, davanın açıldığı tarihte Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Müdürü olduğundan, orada öğretim görevlisinden, sekretere, şeften, memura kimi varsa toplamış şahit olarak mahkeme kapısının önüne yığmıştı. İşte o grup, duruşma saatinden önce kendi aralarında istişare yapıyordu.
Açıkçası bu durumun yarattığı tablo, davanın açıldığı tarihte müdür, Gaziantep Üniversitesi’nde geçtiğimiz aylarda gerçekleştirilen seçimin ardından da rektör yardımcısı olan Prof. Dr. Ali Gür’ün “nüfuzunu kullanarak astlarını mahkemeye getirmiş” algısına neden olacak şekilde kendisini gösteriyordu.
Çünkü bu mobbing davasında, davalının çoğu altında çalışan ve aralarında hiyerarşik ilişki olan 25 kişiyi tanık göstermesi ve mahkemeye getirmesi sadece örgütlü bir davranış biçimi olarak açıklanabilir diye düşündüm. Mahkemeye toplu geldikleri gibi duruşma sonunda da toplu olarak ayrılmalarını da ayrıca bu şekilde yorumladım.
Davalı tarafın tanıklarından bir-ikisi hariç beden dili olarak genel bir gerginlik havası içinde olduklarını gördüm. Hani bunu bana söylemek düşmez ama sanki istemeye istemeye mahkemeye gelmişler gibi bir görüntüleri vardı.
Prof. Dr. Ali Gür’ün, avukat tutmadığını öğrendiğim ve duruşma sonunda hızla adliyeden ayrıldığını gördüğüm için davaya ilişkin bazı meraklarımı davacı tarafın avukatı Ferit Belgin’e sordum. Avukat, davanın mobbing içerdiğini ancak davalı taraf tanıklarının hep bir ağızdan müvekkilinin döneminde yaşananları anlatarak konuyu özünden uzaklaştırmak istediklerini söyledi.
Ben şahsen, yargının bağımsızlığına ve demokrasinin teminatı olduğuna yürekten inanan birisiyim. Bu nedenle işyerinde psikolojik baskı ve örgütlü yıldırmanın Gaziantep Üniversitesi kampusu ile sınırlı kalmayıp mahkeme salonuna kadar taşınmış olabileceğini düşünmek bile istemiyorum. Yüce mahkemenin buna cevaz vermeyeceğine eminim ama yetkiyi eline alan bir yöneticinin tüm personeli tanık olarak adliyeye taşıması bu endişemi derinleştiriyor.
Bitirirken; 30 şahitli,içinde profesör, doçent, gazeteci, öğretim görevlisi, sekreter, memur ve bir çok kişinin geçtiği bu davanın Gaziantep Üniversitesi’ne leke getirmeden, Türkiye gündemine taşınmadan çözümlenmesini diliyorum.

Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Daha fazla bilgi için Çerez Politikası