Mart-2018
Jale Özerzurumlu ALCAN

Peygamber Efendimiz savaşa giderken kendilerine katılmak üzere gelen bir gencin annesinin olduğunu öğrenince O gence şöyle buyurmuştur “Sen git annene hizmet et! Cennet annelerin ayakları altındadır.”

Büyük İkilem
Kadını yok olan bir ülkenin geleceği olamaz.. İnsanlığın anası yok ediliyor… Değerlerimiz yok ediliyor!

Yozlaşan gelecek
Karanlık ve yok edilen gelecek….
Anneye hizmet etmenin, diğer bütün görevlerden daha üstün olduğunu bildiğimiz halde tüketim toplumu kültürüne ayak uydurarak saygıyı, sevgiyi, hizmeti AVM’lerde arar olduk. Şehit annelerinin ellerinde gizlediği cennet kokularına saygıyla dokunmak, sarılıp öpmek yerine ellerine tutuşturulan hediyelerle idrak ettik. 8 Mart Dünya kadınlar günü veya anneler sevgililer gününü bir kutlamadan ibaret sandık. Oysa 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ABD’nin New York eyaletinde çalışma şartlarının iyileştirilmesi için mücadele veren 120 emekçi kadının, fabrikada yanarak can verdiği gündü. Bu acıyı kadınlara armağan ettiler; tören etkinliklerle bayram gibi kutlamaya başladık(!)

Kutlu -Hediye(li) gelecek…
Dokundular….Şiddet  ile kadına, tacizle körpecik bedenlere, ‘’ ama istismara uygun giyinmişti’’ denilen kızlara,  ağzı süt kokan masum bebelere  dokundular. Vicdansızca yargıladılar, ezdiler eleştirdiler, bezdirdiler. Övüp baş tacı etmediler, az evlendi çok boşadılar. İşyerinde gerek fizyolojik ve gerekse psikolojik şiddet ile yıldırdılar, bedenlerimize, ruhlarımıza, gururumuza ve kadınlık onurumuza dokundular;

Dokunmatik gelecek….
Sevdiler ….Televizyonda, gazetede, internette, işyerinde ve reklamlarda… Caddede sarışını, dudağını, bacağını vücudunun kıvrımlarını sevdiler;

Sevgili gelecek…
Baktılar kadına. Sinemada, defilede sahnede, panolarda… Barbie bebek biblo gibi baktılar.. Gözlerine de baktılar fakat gözlerindeki hüznü göremediler.
Öpülesi o kınalı eller, örgülü saçlar kanla yıkanırken defalarca; dayakla, küfürle, kezzapla, yumrukla moraran yüzleri görmediler ya da gördüklerinde çok GEÇ olmuştu. Ne sığınma evlerinde, ne baba ocağında güvende değillerdi. Şiddet her yerde kadını buluyor, ecel ensesinde dolaşıyordu. Onlarca kadın evsiz-işsiz, sakat kaldı ya öldürüldü ya intihar etti. Günlerini görmüştü kadınlar;

Görgülü gelecek…
Kurtuluş savaşında Halide Edip Adıvar, Nezahat Onbaşı, Şerife Bacı, Kara Fatma, Halime Çavuş, Tayyar Rahmiye, Erzurum’da Nene Hatun… Kadın her savaşta Türk erkeği ile omuz omuza yan yanaydı.  Üç adım geriden yürütmeye çalıştılar.
Türkiye’de kadınlar 5 Aralık 1934’te milletvekilliği 1930’de belediyelerde ve 1933’ten itibaren muhtarlıklarda seçme ve seçilme hakkı elde ettiler ancak siyasi mitinglerde genel başkan konuşurken fonda, seçim listelerinde sonda yer aldılar. Evde, mutfakta,  işte okulda unuttular. İşveren-iş gören statülerinde cinsiyet ayrımına uğradılar
Kadınlığını, unuttu oralı bile olmadılar

Unutulan gelecek….

Hayal- Hayal Kırıklığı

Fedakâr, cefakâr vefalı kadın Sustu! Bazen namusu bazen evladı için
Sustular, susturuldular… Söyleyecek çok şeyi vardı. Kırıldı kızdı, üzüldü, âşık oldu,  ihanete uğradı. Sorgulayamadı, engellendi, berdele, namus cinayetine, törelere, kürtaja sustu. Çocuk gelindiler…
Kaderine küstü; Babasına erkek kardeşine yahut kocasına, hayallerine küstü…
Fedakâr vefalı kadın, safa süremedi

Suskun  gelecek…..
Sürgün gelecek
Şiddet(li) Kutlu gelecek….
Cefakâr gelecek…
Sahi, 8 Mart’ta Neyi Kutluyor, Hediye için Nereye Koşuyoruz?

 

Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Daha fazla bilgi için Çerez Politikası