Sayın Meslekdaşlarım,
İzmir Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Sağlık-Sen İzmir Şubesi işbirliği ile düzenlenen, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hamit Hancı tarafından ‘Sağlık Çalışanlarına Yönelik Şiddet’ konulu konferans hastanenin eğitim salonunda gerçekleştirildi.
Sağlık çalışanlarının yoğun ilgi gösterdiği konferansta; şiddetin türleri,  etkileri, toplumda artan şiddetin sağlık çalışanlarına yansıması, şiddete en çok maruz kalan sağlık mensupları ve birimler, hasta ve yakınlarının soruna bakış açıları, fiziki koşullar ve olanakların etkileri, şiddetten korunmanın yolları, şiddete maruz kalındığında yapılması ve yapılmaması gerekenler, şiddeti önlemeye yönelik çalışmalar, medyanın sağlık çalışanlarına yönelik şiddete bakışı vb konularda yaşanmış ve olası şiddet örnekleriyle çalışanlar bilgilendirildi.

Ekte bu konferansın içeriğinin özetini okuyabilirsiniz,

Doç Dr Ahmet Emin Erbaycu
drerbaycu@yahoo.com

Izmir Dr SS Gogus Hastaliklari ve Cerrahisi
Egitim ve Arastirma Hastanesi, Gogus Hastaliklari Klinigi

Sağlık Çalışanlarına Yönelik Şiddet” Konferansi Fotograflari na

https://picasaweb.google.com/102279458268684962301/Kisagogus

adresinden ulaşabilirsiniz.

Sağlık Çalışanlarına Şiddet

Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Hamit Hancı çalışanlara yönelik şiddet olaylarının sadece bir güvenlik sorunu olmadığını, toplumun sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkının da önlenmesine yönelik girişimler olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Hancı: ‘Ne yazık ki sağlık personeli saldırganlarla mücadele konusunda deneyimsiz ve eğitimsiz. Sağlık personeli nasıl bulaşıcı hastalıklardan kendisini korumak zorundaysa; aynı şekilde şiddetten de kendisini korumak için gerekli eğitimi almak ve korumak zorundadır. Gelişen olaylarda hasta her zaman haklıdır mantığı ya da olaya medyatik popülist yaklaşımlar son derece yanlıştır’ şeklinde konuştu.

Prof Dr. Hamit Hancı şöyle devam etti: “ Şiddet;  kızgınlık, öfke, kin, nefret, düşmanlık gibi duyguların davranışa döküldüğü bir saldırganlık biçimidir. Kişinin kendisine, bir başkasına veya bir gruba karşı yaralama, ölüm, psikolojik zararla sonuçlanan kuvvet kullanımı veya kuvvet kullanma tehditi şiddet olarak tanımlanır.

Toplumda şiddeti kişinin kendine yönelik şiddet, kişiler arası şiddet, organize şiddet olarak görebiliyoruz, bunun yanı sıra; çete şiddeti, kan davaları, sokak şiddeti, okul ve spor olaylarındaki şiddet, nefret suçları ve mobbing de bunların içine giriyor.

Fiziksel şiddeti incelediğimizde tokat atmadan sarsmaya, elleri kolları bağlamadan yaralamaya kadar geniş bir yelpazeyle karşılaşıyoruz.  Cinsel şiddet ise genellikle fiziksel şiddetin eşlik ettiği kişinin rızası olmadan yapılan cinsel ilişkiye zorlamadır. Duygusal şiddet ise kişiye bağırmak, küçük düşürmek, gururunu incitmek ve tehdit olarak tanımlanıyor.

Son günlerde işyerlerinde gündeme gelen psikolojik şiddet veya mobing ise; tek tek kişi ya da grup çalışanını küçük düşürmek ya da yıpratmak amacıyla, daha sonra da işten uzaklaştırma amacıyla  sürekli yapılan olumsuz davranışlardır. Literatürde işyerindeki terör olarak geçiyor mobbing. Erzurum’da yapılan bir çalışmada akademisyenlerin %82’sinin mobing mağduru olduğu belirlenmiş. Mobbinge en fazla maruz kalan çalışma grupları akademisyenler ve sağlık çalışanları olarak belirlenmiş.

Şiddetin fiziksel etkisinde; yara, bere, sıyrıklardan ölüme kadar giden geniş bir yelpaze ile karşılaşıyoruz. Ruhsal etkileri de var tabii ki. Şiddete şiddetle karşılık vermek, şiddetin öğrenilmesi, depresyon, kendini değersiz hissetme, madde bağımlılığı, intihara kadar gidebiliyor ruhsal etkiler. Çeşitli, psikolojik, sosyolojik ya da ekonomik etkisiyle toplumdaki şiddet uygulamaları artmış durumda, buna paralel olarak da sağlık çalışanları nasibini alıyorlar. Hastanenin her ünitesinde şiddet meydana gelebilir. Fakat bazı bölümler daha riskli. Bu bölümler Acil Servis, Psikiyatri ve Yoğunbakım Üniteleri.

Şiddet esasında yeni bir fenomen değil, ama son günlerde daha da artıyor, basında daha çok yer buluyor. Acaba birbirlerini potansiyelize mi ediyorlar? Basında çıktıkça şiddet artıyor, şiddet arttıkça böyle bir kısır döngü mü var o da tartışılıyor günümüzde. Artık olağan hale gelmiş durumda şiddet haberleri ve daha da kötüsü toplumda da kanıksanmaya başlandı şiddet.

Yapılan bir çalışmada acil serviste görevli personelin son beş yılda %61’inin sözlü şiddete maruz veya tanık olduğu belirlenmiş. %15,6’sı fiili şiddete, %23’ü ise tehdite maruz kalmış. Hemşirelerin ise işyerinde şiddete maruz kalma olasılığı diğer sağlık mensuplarına göre 3 misli daha fazla. Özellikle Acil Servisler;  aşırı stresli mekanlar olması, endişeli hastalar ve yakınlarının uzun süre beklemeleri ve gecikmeleri tolere edemeyip saldırganlaşma eğilimi göstermeleri nedeniyle en sık şiddet olaylarının rastlandığı mekanlardandır. Yaralının ya da hastanın ölümü de Acil Serviste bir şekilde şiddet doğurabilir.

Hasta yakınları yaralıları veya hastalarının hastalık veya travma nedenlerinden değil, hastanede iyi bakım olmaması nedeniyle öldüğünü düşünüyorlar. Genellikle böyle bir ön şartlanma var. Bu da şiddeti artıran bir durum. Bunun yanı sıra ilaç ve alkol kullanımı veya bağımlılığı da psikolojik rahatsızlıklarda şiddeti artırabiliyor. Önemli bir etken de servis içinde uzun süre bekleme. Özellikle hasta yakınları bir an önce kendileriyle ilgilenilmesini istemekte ve her zaman için kendi hastalarının daha acil olduğunu düşünmekteler. Buna ek olarak muayene ve tedaviler esnasında oluşan tartışmalar, anlaşmazlıklar, saygısız hatta kaba ihtarlar, gereksiz kaba tavırlarda karşılıklı olarak sağlık çalışanını ve hasta yakınını provoke edebilmekte. Bekleme odalarının kalabalık ve düzensiz oluşu da başka bir neden.

Sağlık personeli nasıl bulaşıcı hastalıklardan kendisini korumak zorundaysa; aynı şekilde şiddetten de kendisini korumak için gerekli eğitimi almak ve korumak zorundadır. Asıl olan şiddet eğiliminin önceden sezinlenmesidir.  Acil Serviste veya herhangi bir serviste şiddetten korunmanın en iyi yolu patlak vermeden önce onu sezip önlemeye gitmektir. Bu durumda eğer sizden önce uzun süredir orada çalışan bir personeliniz varsa ve hasta yakınından ya da hastadan saldırganlaşma konusunda şüpheleniyorsa onun önsezilerini dikkate alın. Fiziksel bir saldırı öncesi konuşarak tansiyon yükseltilir, bağırılır, postür değişikliği olur, fiziksel aktivite ve yerinde duramama söz konusu olabilir. Bunlar saldırı öncesi tipik davranışlardır. Bu belirtilerin önceden görülmesi ve ona göre önlem alınması gerekir.

Ansızın saldırganlaşan bir hasta veya yakınıyla nasıl mücadele edilir?

Öncelikle saldırganla göz göze gelmeyin. hasta bilinç altında tehdit olarak algılayacaktır.

Elinde bir silah varsa saldırganın ne yapmamak lazım? Saldırgana bir kol boyu mesafeden fazla yaklaşmamak gerekli. Farkında olmadan veya gayri ihtiyari olarak kolunu kaldırdığında vurmak istemese bile kol boyundan az bir mesafeden karşıdaki kişiyi yaralayabilir.

Başarılı olacağınızdan emin değilseniz kaçmayın ve dövüşmeyin. Hasta sizden uzaklaşıyorsa ısrar etmeyin onun istediği yerde durun. Eğer gerekiyorsa da hastadan korkmuş gibi görünün. Herhangi bir tehlike anında da kaçmak için çıkış kapısına yakın durun.

Saldırganlaşma eğilimi potansiyeli olan bir vakayla konuşma veya muayene etmek zorunda kalırsanız öncelikle güvenlik personelinden hastanın üzerini aramasını ve silah varsa uzaklaştırmasını isteyin. Hekimin veya sağlık personelinin hastayı muayene etme veya dokunma yetkisi var ama üst arama yetkisi yoktur. Bu güvenlik personelinin yetkisindedir. Yine böyle bir tehlike varsa güvenlik personelinin oda içinde konuşmalarınızı duyamayacak bir mesafede veya kapının dışında durmasını sağlayın. Mümkünse iki çıkışı olan muayene odaları kullanın. Odada hastanın herhangi bir saldırı aracı olarak kullanabileceği olası aletler tepsi, sıcak içecek, bistüri, makas, elektrik kablosu, kişisel aksesuarı dışarıya çıkarın. Hastanın, personelin ve diğer hastaların güvenliğini pazarlık konusu yapmayın ve bu konuda ödün vermeyin.

Saldırgan ısırdığında burnunun sıkılması gerekir. Nefes almak için ağzını açmak zorunda kalacaktır.

Silahla tehdit varsa korktuğunuzu belli etmeyin. Korkunun bir kokusu vardır. Bunu köpekler çok iyi algılıyor. Bizim bir köpek kadar burnumuz yok ama insanın bilinçaltı da bunu anlıyor. Mümkün olduğunca sakin olmak çok önemli.

Asla tartışmayın, bağırmayın, sözlü yakınmayın. Başarılı olacağınıza emin değilseniz kaçmayın. Mümkün olduğu kadar yumuşak ve alttan alıcı olarak konuşun, insani bir ilişki kurmaya çalışın.

İdeal önlem bir servise girilmeden önce hastaların güvenlik personeli tarafından silahsızlandırılmasıdır. Güvenlik önlemleri her yerde yetersiz. Muayene esnasında bir silahla karşılaşırsak bunu hekim alamaz, onu bir yere koymasını isteyin hastadanDaha sonra hasta silahı bir yere koyduğunda güvenlik personelinden silahın teslimini isteyin. Silahlar yasal olsun, olmasın kişiye aittir, mülktür ve potansiyel bir şiddet eğilimi yoksa muayeneden sonra kişiye iade edilmelidir.

Şiddete başvuran kişiyi nasıl sakinleştireceğiz?

Öncelikle insani ilişkilerle, konuşarak sakinleştirmek en önemlisi. Buna rağmen durdurulamayan kişiler olabilir, o zaman güç kullanarak veya farmakolojik ajan kullanılarak kişiler sakinleştirilebilir. Dünyada bugün öldürücü olmayan savunma teknolojileri geliştiriliyor. Kişiyi öldürmeden, yaralamadan etkisiz hale getiriyor. Değişik güvenlik personelinin kıdem derecelerine göre bunları kullanma yetkileri var.

Ne yazık ki sağlık personeli saldırganlarla mücadele konusunda deneyimsiz ve eğitimsiz. Gelişen olaylarda hasta her zaman haklıdır mantığı ya da olaya medyatik popülist yaklaşımlar son derece yanlış. Tabii ki iki tarafın da hatası olabilir. Ancak bir tarafa aşırı bir destek vermek, diğer tarafın güçsüz hale gelmesine yol açıyor.

Giriş çıkışlar son derece önemlidir. Özellikle Acil Servisler en yoğun saldırının rastlandığı yerler olduğu için; alarm ve izleme sistemleri, silahlı kişilerin girmesini önleme amaçlı metal dedektörler kurulması ve girenlerin kontrolünün yapılması önemli bir tedbirdir. Personelin dışarıya çıkmasına izin veren ancak dışarıdan içeriye girişe izin vermeyen otomatik dış kapılar olmalıdır.

Güvenlik kameraları  ve koridorların aydınlatılması da önemli. Bir yer ne kadar aydınlıksa suç oranı o kadar düşmektedir. Bu şehirler için de geçerli bir kuraldır. Uygun bekleme yerleri, tedavi için bekleyenlerin yakınlarına yardımcı olunması, triaj odaları ve kamuya açık alanların risk faktörlerini en aza indirecek şekilde düzenlenmesi çalışanlar için dinlenme odaları ve acil kaçışlar, çıkışlar, hasta kabul ve tedavi odalarının kurşun geçirmez veya kırılmaz camla çevrilmesi gibi tedbirler alınması gerekir.

Güvenlik kameraları hem olayın failinin bulunmasında önemlidir hem de caydırıcıdır. Güvenlik kamerasının olduğu yerde suç oranının düştüğü görülmüştür.

.

Güvenliğin ilk adımı olarak çalışma alanlarının fiziksel gereksinimleri belirlenmeli. Daha çok nerede olay oluyor, hangi sıklıkta oluyor ona göre bir güvenlik önlemi geliştirilmeli. Her hastane kendi iç güvenlik önlemlerini almak zorunda.

Alandakiler daha tehlike içindeler. 112 çalışanları, onlar daha da risk altındalar.

Olay yerindeki ilaç numuneleri veya kutuları birer delildir. Bunları tanı koymak amacıyla almak zorundasınız. En küçük temas düzeyiyle dokunun. Öncelikle kendi can güvenliğinizi düşünün

Müdahale edilecek kişi ateşli silahla ateş etmişse, elinden sürüntü materyali alınacağı düşünülerek zorunlu olmadıkça elinin yıkanmaması gerekir.

Ambulansa saldırma girişiminde kapıların kilitli olduğu mutlaka kontrol edilmeli, devamlı olarak korna ve siren çalınmalı ve emniyet güçlerine hemen bilgi verilmelidir. Ambulansın zorla durdurulması teşebbüsü halinde çarpışma riski bile olsa asla durdurulmaması gerekmektedir. Mümkün olduğunca aydınlık yerlere yönelinmelidir.

Patlama mahallinde cam kırıkları, elektrik kabloları, patlama sonrası kopmuş elektrik kabloları akım kesilmediği sürece tehlike arz eder. Parçalanmış beton ve bina yıkıntısı çökebilir. Metaller sıcaktır, dokunduğunuzda ciddi yanıkla karşılaşabilirsiniz ve dumanlı bölgede karbonmonoksit zehirlenmesiyle karşı karşıya kalabilirsiniz. Patlama sonrası olay mahalline gittiğinizde hep ikinci bir patlama olabileceği şüphesini duyun.

Şiddetin hukuki boyutuna baktığımızda pek çok ceza yasamızda maddeler var. Eziyet, kötü muamele, insanlığa karşı işlenen suçlar kasten yaralama, tehdit, hakaret, iş ve çalışma hürriyetinin ihlali, bunlar eğer kamu görevlisine karşı yapılıyorsa normal vatandaşlara verilen cezalardan arttırılarak ceza verilmektedir.

Ne yapacağız o zaman. Bir kere personel yeterliliği çok önemli sağlık kurumlarında. Beklemeleri azaltmak için yeterli personel bulundurulmalı, tüm personele saldırılarla başa çıkma, önleme eğitimleri verilmeli ve şiddet anında mutlaka toplanma da caydırıcı etki yaratır.

Hasta hakları acaba hekimlere ve sağlık personeline karşı bir husumet andına mı dönüştü?

Dengeyi biraz kaçırdık. Eskiden sağlık personeli dokunulmazdı. Çok ciddi bir şekilde ağırlık onlardaydı. Hasta hakları gerekiyordu tüm dünyada olduğu gibi, fakat biz biraz abarttık, dengeyi biraz kaçırdık, dolayısıyla bu dengenin biraz daha sağlanması gerekiyor.

Malpraktis davalarının artması ve gereksiz yere açılması da esasında bir hukuki şiddet. Hatalı olan yargılansın, gereği yapılsın. Ama artık bir kazanç kapısı haline geldi. Hekimler kendi haklarını aramak için karşı davalar açmak zorunda kalmaya başladılar. Alo şiddet hatları kuruldu.

Mobbing son zamanlarda çok ciddi bir şekilde şiddet olarak karşımızda duruyor. Mobbingle Mücadele Derneği olarak ciddi çalışmalar yapıyoruz.

Son zamanlarda sağlık personeline yönelik şiddet oranı yükseldi. Yakın zaman önce sağlık personeline karşı işlenen şiddet nasıl önlenir diye 3 partinin vekillerini topladık. Sıkıntıları ilettik, kapanış bildirgesi hazırlandı. Konuyu devamlı kamuoyunun gündeminde tutmaya çalışıyoruz.

Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Daha fazla bilgi için Çerez Politikası