İlhan İŞMAN
Genel Başkan

Bir kaç gün önce Öğretmenler Gününü kutladık. Ülkemizin dört bir yanında eli öpülesi öğretmenlerimiz için etkinlikler düzenledik. Onlara olan vefa, minnet ve şükran duygularımızı dile getirdik. Bizi bu günlere getiren öğretmenlerimizi saygı ve rahmetle andık. İyiniyet ve temennilerimizi dile getirdik.

Öğretmenlerimizin yaşadığı sıkıntıları, zorlukları, eğitim camiamızın sorunlarını bir gün için deyim yerindeyse görmezden geldik, hep bardağın dolu tarafına odaklandık.

Pekiyi ya bardağın boş tarafı?

Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda psikolojik taciz(mobbing) maalesef olanca şiddetiyle devam etmektedir. Yapılan araştırmalarda öğretmenler arasında psikolojik tacizin çok sık yapıldığı ve yaygın olduğu tespit edilmiştir. Alo 170 verileri de bu gerçeği gözler önüne sermiştir. Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığından sonra en çok Mobbing şikayetinin alındığı ikinci kamu kurumu olarak yer almıştır.

Neden eğitim kurumlarında mobbing yaygındır?

Çoğunlukla Okul idarecileri okullarda deyim yerindeyse krallıklarını ilan etmekte kendilerini bir eğitimci olarak değil, küçük kral ilan ederek, hak, hukuk gözetmeden diğer öğretmenlere karşı acımasızca davranabilmektedir. Okul aile birliğini de zaman zaman işin içine katarak yaşanan mobbing zorbalıkları katmerlenmekte; içinden çıkılamaz bir sorunlar yumağı haline dönüşmektedir. Kurban seçilen öğretmenler maalesef mücadele etmek yerine kaçmayı tercih etmektedir.

Unutulmaması gerekir ki; eğitim-öğretimde aslolan moral seviyesidir. Öğrenci ve öğretmenlerin bilgi alışverişinde maksimum verimlilik moraller iyi olduğunda gerçekleşir. Her öğretmen dersine girdiği sınıfı germek veya üzmek yerine öncelikle ilk birkaç dakika öğrencilere güler yüzle güven verecek davranışlar gösterir. Sınıfı gözleri ile kucaklar ve üzüntülü veya gergin gördüğü öğrencilere hal hatır sorar.

Öğretmen üzüntülü ise öğrenci bundan hemen etkilenir. Yüzü asık, gözleri ağlamaklı bir öğretmen  öğrencilerin dikkatini dağıtır. Sadece üzgün öğretmenin dersinde değil, sonraki  bütün derslerde öğrencilerin morali bozulur ve eğitim verimliliği büyük oranda düşer. Her okul idarecisi şunu bilmelidir ki öğretmen okulun iki asli unsurundan biridir.

Öğretmen yoksa okul da olmaz o okulun idaresi de olmaz. Türkiye’de geçmişten beri okullarda öğretmenlerin çoğu politize olmuştur. Siyasi görüş, dini görüş maalesef öğretmenleri gruplaşmalara itmektedir.

Özellikle son yıllarda memur sendikaları öğretmenler arasında ayrımcılıklara neden olmuş, tutum ve davranışlarıyla neredeyse okul yönetiminin yerine geçmiş, idarecilerin emir ve talimat aldıkları yer haline dönüşmüştür. Hepimizin malumudur ki; öğretmen üyesi olduğu sendikaya göre siyasi kimlik sahibi kabul edilmektedir. İktidar yanlısı sendika üyesi öğretmenler de çoğu zaman diğer öğretmen arkadaşlarına baskın çıkabilmektedirler. Okul idarecileri yerlerini korumak için güçlü sendikalara daha yakın durmakta, neredeyse güçlü sendikanın hiçbir talebi geri çevrilmemektedir.

Öğretmenler sürekli mesai yerine esnek çalışma usulü ile çalışmaktadırlar. Bu da ister istemez mesai boşluğu oluşturmakta ve boş kalan insanın yapacağı tek şey ise başkaları ile uğraşmak olmaktadır. Çoğu zaman Öğretmenler kendilerine yakın gördükleri öğrencileri koruma güdüsü ile öğrenciler üzerinden duygusal  durumlar oluşturabilmektedir.

Başka öğretmenler bu öğrencilere haksızlık yaptığında veya öyle düşündüklerinde, öğretmenler arasında çatışma Kıvılcımları da başlamaktadır.

Öğretmenlik kutsal bir meslektir. Saygınlık seviyesi en üst düzeyde olmalıdır. Okul idarecileri maalesef öğretmenlere beklenilen saygınlıkta davranmamaktadır.

Her öğretmen saygındır, bunu hak eder. Öğrencilerin gözünde her öğretmen önemli, değerli ve saygındır. Öğretmen de öyle olmak ister. Ancak okul idarecileri öğretmenlerin özgüvene dayalı davranışlarını bir itaatsizlik olarak görmekte, öğretmeni kontrol altına almak için çeşitli haksız davranışlara, kaba yöntemlere başvurabilmektedir.

Öğretmeni herkesin yanında aşağılama, ders saatlerini azaltma, yapacağı etkinlikleri kısıtlama, suç olmayan şeyleri suçmuş gibi göstererek, sudan bahanelerle hakkında soruşturma açma, görevi olmayan işleri vererek süresinden önce tamamlamasını isteme, giyimini, özel hayatını dedikodu masasına yatırma gibi, bir okul idarecisine yakışmayan tutum ve davranışlarla öğretmenlere karşı yıkıcı, sinir bozucu taktiklerle saldırmaktadır.

Öğretmenlerin çoğu bu saldırılar karşısında maalesef sadece acı yaşamakta, yapılanları sineye çekmektedirler. Yine öğretmenlerin bir çoğu Kendisine yapılan haksızlığı, çalışma hayatının olağan uygulamaları olarak kabullenmektedir. Yapılan haksızlığa baş kaldırmak demek artık o çevrede, ilçe milli eğitimin nazarında hatta Bakanlıkta sorunlu öğretmen damgasını yemek demektir.Bu damgalanmayı göze alabilen öğretmenler ise haklı oldukları konularda bile haksızlığa maruz kalmakta bir çoğunun yaptığı haklı şikayet, muhakkiklerin taraflı tutumu ile örtbas edilebilmektedir.

Şikayet eden öğretmen artık o okulun baş belası olarak damgalanmakta, yapılan psikolojik taciz(mobbing) şiddetlenerek uygulanmaktadır. Muhakkiklerin taraflı tutumu karşısında gözü korkutulan öğretmen, bir daha hakkını arayamamakta, bunu gören diğer öğretmenler de sinmekte ve okul idarecileri de çok büyük bir iş yapmış edasıyla, katı, acımasız yönetim tarzlarını uygulamaya devam etmektedirler.

Öğretmenler arasında bir araştırma yapılsa çok büyük oranda antideprasan ilaçları kullandıkları görülecektir.

Okulda yaşanılan sorunlar ister istemez aileye de taşınmaktadır. Öğretmenler arasında yaşanılan mobbing vakaları da az değildir. Mobbingi sadece idarecilerden kaynaklanan sorun olarak görmemek gerekir. Öğretmenler de birbirlerine mobbing yaparak okul mesaisini çekilmez hale getirebilmektedir.

Yapılan araştırmalar göstermiştir ki; her 100 öğretmenden 70’i çalışma hayatı boyunca en az bir kere (en az 3 ay süreli) mobbinge maruz kalmaktadır.

Türkiye genelinde yapılacak kapsamlı bir anketle mobbing sorunu kaynaklı eğitim verimliliği kaybı, öğretmenlerin kullandığı ilaçlar nedeniyle Milli Eğitim Bakanlığı bütçesine getirilen mali külfet, zaman kaybı, öğrencilerin davranışlarına yansıyan şiddet olgusu tespit edilebilir.

Derneğimize gelen şikayetlerin yarısından çoğu öğretmenlerden gelmektedir.

Geleceğimizi emanet ettiğimiz öğretmenlerimizin; kendi meslektaşlarına veya okul idarecilerinin bir başka öğretmene karşı kötü davranmasının, psikolojik taciz uygulamasının önüne geçmek zorundayız.

Şeffaf, adil, demokratik, katılımcı, tarafsız yönetim modelinin uygulanması için, bir devlet adamı olarak sağ duyusuna ve tecrübesine güvendiğimiz Milli Eğitim Bakanımız Sayın Ziya SELÇUK’u “Okullarda Sıfır Mobbing” sloganı ile projeler geliştirmeye davet ediyoruz.

Çocuklarımız hepimizin üzerine titrediği en nadide çiçeklerimizdir. Onların ruh ve beden sağlığını korumak, kollamak nefes almadan sonra ki en önemli önceliğimizdir. Doğaldır ki; onları okula gönderirken emin ellerde olduklarını bilmek, güvenmek isteriz.

Öğretmenlerimizin ruh ve beden sağlığını korumak ve kollamak, onurlu çalışma hakkını gözetmek, deneyimli, birikimli insan kaynağımız olan öğretmenlerimizin verimli, huzurlu ve sağlıklı ortamlarda çalışması için çaba sarf etmek başta Bakanlığımız olmak üzere hepimizin öncelikleri arasında yer almalıdır.

Mobbing ile mücadele derneği olarak Milli Eğitim Bakanlığımıza hem mobbing hem de akran zorbalığı(bullying) konusunda destek vermeye hazır olduğumuzu bildirmek istiyoruz.

BİR KEZ DAHA ÖNEMLE BELİRTMEK İSTERİZ Kİ:
Bir çalışana karşı psikolojik taciz yapan ve yetkisi ve bilgisi olduğu halde bu eylem ve işleme karşı göz yumanlar da psikolojik tacizi (mobbingi) yapanlarla aynı derecede suç işlemiş sayılmaktadır.

SON SÖZ : Unutmamalıyız ki Mobbing milli bir meseledir ve mobbing sonucunda kaybeden bütün toplumdur…

Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Daha fazla bilgi için Çerez Politikası