Türkçede; “işyerinde psikolojik taciz”, “bezdiri”, “yıldırma” şeklinde tanımlanabilecek olan “Mobbing” kavramı ilk kez 1980’li yıllarda İsveç vatandaşı ve bir bilim insanı olan Heinz LEYMANN tarafından iş hayatındaki baskı şiddet yıldırma hareketleri için kullanılmaya başlanmıştır. LEYMANN, psikolojik tacizin birey üzerindeki duygusal ve fiziksel etkilerini; uykusuzluk, sinir bozukluğu, melankoli hali, konsantrasyon bozukluğu, sosyal izolasyon, kendini küçümseme ve aşağılama, sosyal uyumsuzluk, çeşitli psikosomatik rahatsızlıklar, depresyon, umutsuzluk ve çaresizlik hissi, sinirlilik, öfke, huzursuzluk ve derin keder hali 17 olarak tanımlamaktadır. Mobbinge maruz kalan kişiler gördükleri zararın büyüklüğü ve etkisiyle, işlerini yapamaz duruma gelmektedirler. Konu ile ilgili yapılan araştırmalar göstermiştir ki, en kısa mobbing süresi 6 ay, genelde ortalama süre 15 ay, sürecin kalıcı ağır etkilerinin ortaya çıktığı dönem ise, 29-46 aydır.

Mobbing eylemini çalışma hayatı için kullanan Heinz Leymann mobbing davranış türlerini beş grupta toplamıştır.

– Kendini göstermeyi engelleme; sözünü kesmek, yüksek sesle azarlamak şeklinde gerçekleşen davranışlar, sürekli eleştiri
– Sosyal ilişkilere saldırı; çalışan iş ortamında yokmuş gibi davranılması, iletişimin kesilmesi
– İtibara saldırı; asılsız söylenti, hoş olmayan imalar
– Mesleki durumuna saldırı; nitelikli iş verilmemesi, anlamsız işler verilip sürekli yer değiştirilmesi
– Kişinin sağlığına doğrudan saldırı; ağır işler verilmesi, fiziksel şiddet tehdidi

İsveç, psikolojik tacize karşı özel yasal düzenleme yapan ilk AB ülkesidir. 1993 tarihli İşyerinde Mağduriyet Hakkında Kararname’de psikolojik taciz, sosyal dışlama ve cinsel taciz gibi saldırgan tutum ve davranışlar mağduriyet kapsamında değerlendirilmektedir.
Almanya Federal İş Mahkemesi bir kararında: mobbingi “çalışanlar arasında ya da amirler aracılığıyla gerçekleştirilen sistematik aleyhte faaliyetlerde bulunmak, eziyet etmek veya ayrımcılık yapmak” şeklinde tarif etmiştir.
Fransa’da mobbing (İşyerinde Psikolojik Taciz) mağdurlarının mağduriyetleri sebebiyle başvurabileceği 8 makam belirlenmiştir. Bunlar yargı yoluna başvuru, işçi temsilcileri, işveren, sendikalar (İş Kanunu Madde L1154-2), dernekler, iş doktoru, arabulucu, Ayrımcılığa Karşı Eşitlikten Yana Yüksek Otorite’dir.
Ülkemiz pozitif hukukunda mobbing/psikolojik taciz kavramının doğrudan ifade bulduğu bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Türk Ceza Kanunu, Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu’nda mobbinge ilişkin düzenlemeler yer almakta ise de; bunlar yetersiz olup, mobbingin tüm unsurlarını içerir şekilde İş Kanunu, Devlet Memurları Hakkındaki Kanunda ve Ceza Kanununda yeni düzenlemeler yapılmalıdır. Bu konuda mobbing/psikolojik taciz kavramının doğrudan ifade bulduğu tek norm bir idari düzenleme olan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ana yönetmeliğinin 90. maddesidir.

Yasalarımızda mobbingle ilgili çok açık hükümler olmamasına rağmen, konuyla ilgili olarak mahkemelere açılan davalarda yargı müspet kararlar vermiş olup; Yargıtay 9. Dairesi ise mobbing ile ilgili kararında: Mobbing kavramı, işyerinde bireylere üstleri, eşit düzeyde çalışanlar ya da astları tarafından sistematik biçimde uygulanan her tür kötü muamele, tehdit, şiddet, aşağılama vb davranışları içermektedir.

Amerika’da Workplace Bullying Institute (WBI) tarafından yapılan bir araştırmada Amerika’da çalışanların %13’ünün yakın bir zamanda mobbinge maruz kaldığını, %24’ü geçmiş zamanda, %12’sinin ise tanık olduğunu belirtmiştir. Başka bir ifade ile çalışanların yaklaşık yarısı (%49) mobbinge maruz kalmaktadır.

Bursa’da sağlık, eğitim ve güvenlik sektöründe yapılan bir çalışmada, 944 kişinin %55’inin son bir yıl içinde psikolojik tacizle karşılaştığı, %47’sinin ise tanık olduğu belirlenmiştir. Yine Aksaray-Yalova- Esenköy eğitim merkezlerinde çalışan 315 ilkokul öğretmenin %50’sinin işyerinde psikolojik tacizle karşılaştığı saptanmıştır. İstanbul’da 505 hemşireyi kapsayan bir çalışmada da hemşirelerin %86’sının psikolojik tacize maruz kaldığı kaydedilmiştir.

Human Resources Management’in, 2008 yılında Türkiye’deki mobbing vakalarını araştırmak amacıyla “yenibiris.com” üzerinden bir anket düzenlemiştir. Söz konusu ankete 100 kişi katılmış, katılanların % 56’sını erkekler, % 44’ünü ise kadınlar oluşturmuştur. İş hayatında mobbingle karşılaştıklarını söyleyenler, % 81 ile en büyük dilimi oluştururken, hiç karşılaşmayanların oranı ise % 2’de kalmıştır. Ankete katılanların % 70’i, bu davranışı, yöneticisi konumunda olan kişi ya da kişilerden, % 25’i aynı seviyedeki çalışma arkadaşları tarafından gördüklerini ifade etmişlerdir.

Sonuç olarak mobbing, kâr amacı gütmeyen kuruluşlarda, okullarda ve sağlık sektöründe daha yaygın olmakla birlikte, her işyerinde ve her türlü kuruluşta da görülebilmektedir. Nitekim yönetim zaafiyetinin ve organizasyon bozukluğunun daha fazla olduğu işyerlerinde, disiplin uygulamak, verimliliği artırmak, refleksleri koşullandırma öne sürülerek yapılmakta ve meşrulaştırılmaktadır.
Modern hayatın getirdiği temel sorunlarından birisi haline gelen işyerinde psikolojik tacizin sonuçları ve etki alanı oldukça geniştir. Bireyler, böyle bir sorunu bilmekte, yaşamakta, ancak tanımlama ve çözüm konusunda bir adım atamamaktadır.

İşyerinde psikolojik tacizde en önemli etken iletişimsizlik olup, hem mağdur hem de bireyin ailesi ve çalıştığı kurum da yaşanan mobbing sürecinden olumsuz etkilenmektedir. Dolayısıyla, psikolojik taciz sadece fail veya failler ile mağdur arasında gelişen, bir defada meydana gelip biten bir şiddet türü değil, uzun bir süreçte yavaş yavaş gelişen ve gerek biçimi gerekse sonuçları açısından giderek ağırlaşan bir şiddet biçimidir.

Ulusal İşyeri Güvenliği Enstitüsü Raporuna göre, ABD’de işyeri şiddetinin çalışanlara toplam maliyeti 1992 yılında 4 milyar dolardan fazladır.

Avustralya Griffith Üniversitesi Yönetim Bölümünün hazırlamış olduğu rapora göre Avustralya’da mobbing (İşyerinde Psikolojik Taciz) işverenlere yıllık 36 milyar dolara mal olmaktadır.

İngiltere Ticaret Odasının 2000 yılında yapmış olduğu çalışmaya göre mobbing (İşyerinde Psikolojik Taciz) İngiltere endüstrisine her yıl 2 milyar dolar yük getirmektedir.

Dünyada her sene 6 milyon çalışma günü kaybı yaşanmaktadır. (HSEInformation abaout Health and Safety at Work). Bu yaşanan kayıpların sebebi (İşyerinde Psikolojik Taciz) mağdurlarının meslek güvensizliği, iş değişikliği ve uzun çalışma saatleri ve bu zor çalışma koşulları sebebiyle yaşanan çalışma kayıplarıdır. Dünya genelinde stres ve stres ile ilgili olan hastalıkların maliyetine baktığımızda 5 milyar (TUC- Trades Uninon Congresss) dolardan 12 milyar (IPD- Institute of Personnel and Development) dolara yükselen bir grafik karşımıza çıkmaktadır. Bu denli maliyeti olan mobbingin (İşyerinde Psikolojik Taciz) önlenebilmesi için mevzuatta ve uygulamada yapılacak değişikliklerin çalışma hayatına yansıtılması sağlanmalıdır.

Mobbing, çok yaygın ve gittikçe artan bir olgudur. AB ülkelerinde yaygınlık oranları % 2 ile 15 arasında değişmektedir. Ülkemizde ise bazı sendikalar ve STK’larda % 50’lik bir oran olduğu iddia edilmektedir.

İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Şaban ÇAKANOĞLU’nun çalışmalarında, Türkiye’deki mobbing mağdurlarının çalışan nüfusun % 20’sini oluşturduğu belirtilmiştir.

Mobbing ile asıl hedef çalışanın onur ve saygınlığıdır. Mobbing uygulaması sonucu mobbing mağdurunun, özgüveni kaybolmakta, verimliliği ve performansı düşerek iş yapamaz duruma gelmekte ve ruh sağlığı bozulmasına neden olmaktadır. LEYHMAN’ın araştırmalarına göre, İsveç’teki intiharların%15’i mobbingten kaynaklanmaktadır. Bunların yanı sıra, mobbing mağdurunun aile yakınları da maddi ve manevi olarak olumsuz yönde etkilenmekte, evliliklerin çoğu boşanmayla sonuçlanmakta; pasifize olan mobbing mağdurunun yetiştirdiği çocuklar, demokrasinin önemini kavrayamamış, korkak, mutsuz, haksızlıkları sinesine çeken, hak arayışı içinde olmayan bireyler olarak yetişmekte; dolayısıyla toplum sağlığı, huzuru da giderek kaybolmaktadır.

Sivil Toplum Kuruluşlarının Rolü
Çalışma hayatında psikolojik taciz vakalarının görülme sıklığı, toplumun sosyal, ekonomik, kültürel ve ahlaki norm ve değerleri ile yakından ilgilidir. Son yıllarda artan göç, yabancılaşma, öz güven yetersizliği, işyerlerinde liyakata önem verilmeyişi, hemşerilik ağı etkileşimi, işyerlerinde psikolojik taciz davranışlarını besleyen bir zemin oluşturmaktadır.

Bugün insanlığın yaşadığı önemli problemlerin başında ayırımcılık, iletişim bozukluğu, önyargılı düşünceler, maddiyatçılık ve menfaatçilik gelmektedir. Bu unsurlar bireyin egoizmini güçlendirmekte ve mobbing olgusunun çoğalmasında çok önemli rol oynamaktadır.

İnsanların ve ülkelerin özellikle çalışma hayatını önemli ölçülerde etkileyen ve gittikçe çoğalan mobbingin/işyerinde psikolojik tacizin etkilerinin sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla azaltılması hatta önlenmesi mümkündür. Sivil toplum kuruluşlarının en önemli görevleri toplumsal uzlaşmaya, barışa ve demokrasinin güçlenmesine katkı sağlamaktır.

İnsanlar hayatlarının büyük bir kısmını iki yerde geçirirler. Bunlar, evleri ve işyerleridir. Demokratik refleksi yüksek, dengeli, uyumlu ve dinamik toplumlarda ise insanların hayatlarını geçirecekleri üçüncü yer sivil toplum kuruluşlarıdır.

İnsan her şeyden önce sosyal bir varlıktır. Daha çok insanla temas kuran insanların hayata daha bağlı, dengeli ve mutlu oldukları gözlenmiştir. Köşesine çekilmiş, insanlarla fazla temas kurmayan, yalnız yaşayan bireyler ise ruhsal hastalıklara yakalanmışlardır. Yapılan araştırmalarla, insanların aile ve işyerlerindeki psikolojik dengelerini sağlamanın sivil toplum kuruluşlarındaki katılımları ve faaliyetleri ile yakından ilgili olduğu tespit edilmiştir. Çeşitli misyonları yüklenen sivil toplum kuruluşlarında insanlar kurdukları diyaloglarla daha dengeli ve huzurlu bir hayatı yaşayabilmektedirler. Ayrıca sivil toplum kuruluşlarının üyelerinin sorunlarıyla ilgilenmesi, dayanışma içinde olmaları ve insanların hayatlarında güvenle birlikte şeffaf bir denetim olgusu oluşturmakta ve bir oto kontrol sistemi geliştirmektedir. Bireyler insanı insan yapan değerlerin birçoğunu sivil toplum kuruluşlarında daha kolay bir şekilde algılayabilmekte ve kazanabilmektedir. Sevgi, saygı, yardımlaşma, hoşgörü, hak, hukuk, adalet, merhamet ve benzeri insani değerleri insanlar sivil toplum kuruluşları içerisinde daha kolay kazanmakta ve bu değerler, bireyin mobbing/işyerinde psikolojik taciz uygulamalarına engel olmaktadır.

İnsani Değerlerin Rolü

Modern dünyanın yaşadığı birçok hastalıkların ve sorunların en önemli sebeplerinin başında toplumların ve insanların insani değerlerden uzaklaşmış olması gelmektedir. Mobbing ile asıl hedef çalışanın onur ve saygınlığıdır. İnsanın onur ve saygınlığını hedef alan mobbing, ancak insani değerleri kaybetmiş veya zayıflamış bireylerin yapacağı bir uygulamadır. Kaybettiğimiz, terk ettiğimiz veya unuttuğumuz insani değerleri yeniden hatırlayıp hayatımızın her safhasında etkin bir şekilde yaşamak mobbingi/işyerinde psikolojik tacizi önemli ölçüde azaltacak, hatta yok edecektir.

İnsani değerler neden unutulmuştur, niçin kaybedilmiştir veya nasıl zayıflamıştır? Bu soruların cevapları üzerinde bütün insanlığın iyi düşünmesi ve çokça araştırması birçok sorunun çözümünü kolaylaştıracaktır.

Özellikle Fransız İhtilali ile birlikte entelektüellerin hayata bakışları pozitivizm ve seküler düşünce ile şekillenmeye başlamıştır. Başka bir ifadeyle materyalist düşünce tarzının doğurduğu; faşizm, ulusalcılık, hümanizm, sosyalizm, komünizm, kapitalizm, liberalizm ve benzeri ideolojiler insanlığı esir almıştır. Biz ve ötekileri doğuran ideolojiler bir nevi insanların icat ettiği beşeri dinler haline gelmiştir. İnsan ve insani değerler ikinci plana itilmiş, aynı ideolojiden olmak daha önemli hale gelmiştir. En önemlisi insanın yüce bir varlık olduğunun unutulmasıdır. Bizim medeniyetimizdeki ifadesiyle eşrefi mahlukat olan insan, yani yaratılmışların en şereflisi olan insan çok sıradan bir varlık gibi görülmeye başlanmıştır. Bütün ideolojiler insanın sadece maddi yönüyle ilgilenmiş, insanın maddi ihtiyaçları giderildiği zaman mutlu olacağı zannedilmiştir. İşte bu durum insan merkezli düşünme felsefesini yitirmiş, hem toplum yapımızda hem de yönetim yapımızda insan ve insani değerlerin yerini ideolojilerin almasına sebep olmuştur.

İdeolojilerin esiri olan insanlık, insanın yüce bir varlık olduğunu unutmuş, bu durum insana duyulan saygı ve sevginin yitirilmesine sebep olmuştur. İdeolojiler; ayırımcılığı, önyargılı düşünceleri, maddiyatçılığı, menfaatçiliği ve acımasız rekabeti öne çıkararak, insanlar arasında büyük bir iletişim bozukluğu meydana getirmiştir. Bu iletişim bozukluğu da ruh sağlığı bozuk insanlar ve toplumlar yaratmıştır. İşte Mobbing de/işyerinde psikolojik taciz de modern hayatın getirdiği bu sorunlardan biridir.

İnsanı insan yapan insani değerler insanı yücelten değerlerdir. Sevgi, saygı, yardımlaşma, hoşgörü, şefkat, merhamet, adalet, vefa gibi değerler yeryüzünde sadece insana mahsus değerlerdir. Bu değerleri sosyal, siyasi, kültürel ve ekonomik hayatında etkili bir şekilde yaşayanlar dengeli, dinamik, müspet düşünen ve yapıcı insanlardır. Bu değerleri yaşayan insanlar başkalarına zarar vermekten, onları üzmekten ve kırmaktan çekinirler, hayatlarını bu değerlere göre tanzim ederler.

Çalışma hayatında bu değerlerin etkin bir şekilde yaşanması mobbingin etkilerini önemli ölçüde azaltacak hatta yok edebilecektir. Çalışma hayatında bu değerlerin kazanılması bir nevi koruyucu hekimlik etkisi gibi mobbingi daha başlamadan bitirecektir.

Çalışma hayatında bu değerlerin kazanılması ve güçlendirilmesi için birçok etkinlikler düzenlenebilir, çeşitli eğitim çalışmaları yapılabilir. Çalışanların yaş günlerinin, evlilik yıldönümlerinin kutlanması, birlikte piknikler ve geziler düzenlemek, çeşitli yardımlaşma faaliyetleri, hediyeleşmek, selamlaşmayı ve sohbetleri artırmak, çalışanlar olarak çeşitli vakıf ve dernekler kurmak, birlikte kitap okumak, sinemaya tiyatroya gitmek, aileler arasında ev ziyaretlerinde bulunmak bu etkinliklerden sayılabilir. Bu gibi etkinliklerin artırılması çalışanlar arasında temasın ve diyalogun güçlenmesini sağlayacak ve işyerini insani değerlerin yaşandığı bir ortam haline getirecektir. Böyle ortamlarda insanların birbirlerine zarar vermeleri asgariye inecek, hak hukuk kavramları da çok kuvvetli bir şekilde algılanacağı için mobbing ortamı da kendiliğinden ortadan kalkacaktır.

Elbette bütün bunların yanında eğitim ve hukuk sistemimizde, çalışma hayatı mevzuatımızda gerekli düzenlemeler ve iyileştirmeler yapılmalıdır. Bunların başında da insanı ve insani değerleri esas alan yeni bir anayasa, bu söylediklerimizin kolayca yapılmasına uygun bir zemin hazırlayacaktır.

Kaynaklar:
*ALTINTAŞ Hayrani Prof.Dr. Mutlu Olmanın Yolları veya Yeni Ufuklar-Lotus Yayınları
*ALTINTAŞ Hayrani Prof.Dr. İslam Demokrasi ve İnsan Hakları – Gündüz Yayınları
*TARHAN Nevzat Prof.Dr. Güzel İnsan Modeli- Timaş Yayınları
*İnsani Değerler 2.Kitap – İnsani Değerler Derneği Yayını
*İşyerinde Psikolojik Taciz(Mobbing) ve Çözüm Önerileri) TBMM Alt Komisyon Raporu Nisan 2011Türkiye Büyük Millet Meclisi Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu tarafından yayınlanmıştır.

* 19 Mart 2011 tarih ve 2011/2 Sayılı Başbakanlık Genelgesi
*www.mobbing.org.tr/ Bu sitedeki birçok yazı, araştırma ve makalelerden yararlanılmıştır.
* tr.wikipedia.org/wiki/Mobbing

Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Daha fazla bilgi için Çerez Politikası