Üretim faktörleri, emek (işgücü), doğal kaynaklar, sermaye, Müteşebbis (yatırımcılık) ve teknoloji olarak sıralanmakta olup, bunlardan herhangi birinin eksikliği durumunda mal veya hizmet üretmek de mümkün olmayacaktır.
Bu üretim faktörlerinin kalitesi üretimin de kalitesini doğrudan etkilemektedir. Emek faktörünün kalitesini arttırmak uzun zaman almakta ve maliyeti de yüksek olmaktadır. Emek faktörünün Kalitesi insanın eğitim seviyesine bilgi ve becerisine ve özelliklede duygusal tatminine bağlıdır. Morali bozuk, kendine güvenini kaybetmiş, duygusal anlamda yıkılmış insanları motive etmek mümkün olmadığı gibi, bu çalışanlardan verimli ve etkin çalışmalarını beklemek de hayalcilik olacaktır. Herkes, isteklendirme, verimlilik, etkinlik, kalite, standart, ürün gelişimi gibi üretimle ile ilgili terimleri bilir. Ancak, bunlardan da öte çalışan insanı esas alan kişisel gelişim eğitimlerini göz ardı eder veya önemsemez. Hâlbuki insan sürekli gelişimi esas almadığı sürece, var olan bilgi ve becerisini yitirerek, eski olmaya, yenilikçilerin karşısında yenilmeye mahkûmdur. Bu nedenle, insan emeği kutsal olup, göz ardı edilmesi durumunda ise başarısız bir yönetim sergilenmiş olacaktır. İşyerinde çalışan insana işi ile ilgili gerekli bilgi ve beceriyi vermek zorunluluk arz eder. Ancak, bizce daha da önemlisi çalışanlara, işyerinde nasıl davranılması gerektiğini, yönetici konumunda olanlara ve diğer çalışanlara öğretmek, bu konularda kalıcı davranışlara sahip olmaları için yoğun ve sürekli eğitimler vermek şarttır. Aksi halde, salt kanun ve yönetmelikler ve genelgeler ile çalışanların kaynaşması ve etkili bir işbirliği içinde ekip ruhu ile hareket etmeleri sağlanamaz.
Sermaye; Üretimde kullanılan, Maddi olan ve olmayan ve ekonomik bir değeri olan her şeydir. Sermaye olmadan üretim yapmak mümkün değildir. O halde bir kuruluş sahip olduğu sermayenin nelerden ibaret olduğunu bilmeli ve kalitesini arttırmak için de gerekli tedbirleri almalıdır. Sermaye kavramı son yıllarda önceki yıllardan farklı tanımlanmaktadır. Şöyle ki, fiziki sermaye; bir ekonomik değer ifade eden taşınır ve taşınmazlar,sosyal sermaye; kişi ve kurumlar arası güvene dayalı ilişkilerin ekonomik etkinliğe ve üretime yansıması, beşeri sermaye; çalışan emeğin sahip olduğu, bilgi, beceri, tecrübe, dinamizm, kondisyon ve sağlık düzeyine bağlı olarak üretime yaptığı olumlu katkılardır.İşyerlerinde ilişkiler güvene dayalı değilse, sosyal sermayenin üretime katkısından söz etmek ya hiç mümkün olmayacak ya da çok az olacaktır. Diğer bir deyişle, İnsanlar birbirine güvenmeden verimli ve etkin olarak çalışamazlar yani üretime katkıları olumlu olmaz. Beşeri sermaye yönünden ise çalışanın sahip olduğu nitelikleri üretime olumlu olarak yansıtabilmesi için bedenen ve ruhsal yönden sağlıklı olması gerekir. Demek ki çalışanın öncelikle sağlıklı olması şarttır.
Mal veya hizmet Üretmek için gerekli üretim faktörleri içinde emek faktörünün niteliğini ve kalitesini arttırmanın gerekli ve hatta zorunlu olduğundan şüphe yoktur. İnsanlar işyerlerinde farklı roller üstlenir ve farklı kimliklere bürünürler. Çünkü işyerlerinde kimileri emir verir, bazıları emir alır. İşyerleri çıkar çatışmalarının her an var olduğu ve kaçınılmaz olduğu mekânlardır. Çalışanların çoğunluğu maske takar ve gerçek duygularını kimseyle paylaşmak istemez. Çünkü düşünür ki, daha önce paylaştığı şeyler bir gün karşısına çıkarılır. İşyerinde, dışarıda davrandığından farklı davranma eğilimindedir. Bu konu yapılan birçok araştırma belirttiğimiz bu hususun doğruluğunu teyit etmektedir.
İşyerlerinde mekân ve zaman birlikteliği kaçınılmazdır. Başka özelliklere, niteliklere, huy, mizaç ve kişiliklere sahip insanlarla paylaşmak, anlaşmak ve geçinmek kolay değildir. Çünkü insanlar iç dünyalarında düşünce, duygu ve davranışları itibariyle birbirinden farklıdır. Uluslar arası çalışma örgütü insanın işyerinde ruh ve beden sağlığını korumanın esas olduğunu birçok kararlarında ve eklerinde konu edinmiştir. İnsan hakları evrensel beyannamesi de bu hususa vurgu yapmaktadır.
Ülkemizde iş yasalarında da bu konu düzenlenmiş ve borçlar kanunun da bu yönde hükümler mevcuttur. Son yıllarda, bütün dünyada, işyerlerinde çalışanların birbirlerine karşı davranışlarının araştırılması ve incelenmesi konu edinilmektedir. Burada seminer konumuz olan mobbing(işyerinde duygusal taciz bunlardan biridir.).Mobbingi Latince kökenli ‘mobile vulgus’ sözcüğünden türetilmiş bir kelimedir. Mobbing kavramı Türkçemizde henüz tam bir karşılık bulamamış olup, konu ile ilgilenen uzmanlar bu kavarama karşılık olarak birçok terim kullanmaktadırlar. Bunlardan birkaç tanesini şu şekilde sıralamak mümkündür. İşyerinde duygusal saldırı, işyerinde duygusal taciz, işyerinde psikolojik saldırı, yıldırma, ezme, bezdirme vb. Mobbing’i şu şekilde tanımlamak mümkündür. Mobbing; Bir işyerinde bir kişinin veya grubun, açık ya da gizli olarak muhtelif nedenlerle, aynı işyerinde çalışan bir başka Kişiye yönelik olarak sistemli ve süreklilik arz edecek tarzda; söz, tavır, alma, şiddet, tehdit, aşağılama, ima, iftira, suçlama ve dışlama gibi psikolojik silahlarla saldırmaları sonucunda mağdurun, psikolojik tacize uğramasına neden olan ve mağdurun ruh ve beden sağlığını bozan davranışlardır. İşyerlerinde çalışanlardan bazıları diğer bazılarına karşı düşmanca davranabilir. İşyerlerinde rutin çatışmalar olduğunu düşündüğümüz bu çatışmalar, gerçekte tahmin ettiğimizin ötesinde çok daha derin kökleri ve boyutları olan ve karmaşık çatışmalar olabilir. İşyerlerinde tanığı olduğumuz bazı sürtüşme ve çatışmalar bir kısım çalışanları canından bezdirerek, işgücü dışına itilmesine neden olabilir. Sosyal sermaye ve beşeri sermaye zarar görür ve çalıştığımız kuruluşu içten içe kemirerek, verimli ve etkin bir yönetim yapısı oluşturulamaz. Zarar görmüş bir beşeri sermaye ve sosyal sermaye ile Kaliteli Mal ve hizmet üretmek mümkün olmayacaktır. İnsanlar, kendi kıskançlıkları, cahillikleri, eksiklikleri veya psikolojik rahatsızlıkları sonucunda başka bir çalışana karşı kötü davranabilmektedir. Başlangıç çatışmasının sebebi ne olursa olsun, vasıflı, donanımlı, dürüst ve iyi kişilik özelliklerine sahip, kuruluş elemanları maalesef bir kişinin (çoğu kez yönetici olabilir) veya bir grubun kötü davranışları sonucunda kaybedilmektedir.  En önemli kaynağımız olan emek gücünden yeterince faydalanamadığımız zaman işletme olarak kaybımızın mali boyutunu iyi hesap etmek gerekmektedir.
İnsanlar neden bir kişiye karşı cephe oluşturarak düşmanca davranırlar. Yapılan araştırmalarda, işyeri koşulları, mobbingi yapanların(zorbanın) davranışları ve kurbanın(mağdurun) davranışları işyerindeki psikolojik davranışların nedenlerini ortaya koymaktadır. Gelişmiş ülkelerde, kamu ve özel sektör ayrımı yapılmaksızın bütün sektörler itibariyle işyerinde psikolojik çatışmalar araştırma konusu yapılmaktadır. Yine birçok gelişmiş ülkede yasal düzenlemeler yapılmıştır. Ülkemizde de yeni borçlar kanunun da işyerinde psikolojik saldırı konusu 2008 yılında düzenlenmiştir. İşyerlerinde yapılan duygusal tacizler, kuruluşlara birçok yönden zarar verecektir. Bunlardan bazılarını şu şekilde sıralamak mümkündür. İşyerinde yapılan psikolojik saldırı, Öncelikle, emek, zaman ve finans kaybına neden olacaktır. Duygusal saldırıya maruz kalan bir çalışan işletme açısından kaybedilmiş bir değer olmaktan öte toplum açısından da maraza yol açacaktır. Çünkü işyerinde psikolojik baskıya maruz kalmış olan çalışanların birçoğu, öncelikle ruhsal bir takım hastalıklara Yakalanmakta, sonrasında da bedensel hastalıkların kurbanı olmaktadır. İşyerinde düzeni bozulan bir çalışanın aile hayatı da kaçınılmaz olarak bozulmakta, huzursuz bir toplumun oluşmasına yol açılmaktadır. Zorbalar çoğu kez kurbana verdikleri zararın boyutunun farkında bile değildirler. Kurbanın öncelikle Kendilerine kötü davrandığını ve sırf bu nedenle kendilerinin böyle davranmak zorunda kaldıklarını iddia etmektedirler. Ancak; gerçek durum iddia edilenin aksi yönde olabilmektedir. Mobbing saldırıları sonucunda, kendine güvenini kaybeden kurban, bırakın verimli çalışmayı normal yaşamını sürdüremez hale gelmektedir. Dışlanmış, izole olmuş bir çalışandan ne beklenebilir? İşinden iyice soğumuş, çalışma şevki kırılmış bir insan ne işyerinde mutludur nede kendi evinde mutludur. Mutlu olmayan bir personel daima huzursuz, bitkin ve kaygılıdır. Öz benliğine yapılan saldırılar karşısında, direnebilir ancak karşı tarafın ısrarlı saldırıları karşısında pes etmek zorunda kalır. Çoğu yöneticiler intikam almak, sindirmek veya tehlikeyi bertaraf etmek amacıyla veya bazen bilgi eksikliği sonucunda astlarına çok kalıcı zararlar verebilmektedirler. Yine bazen işyerinde, kendi aralarında grup oluşturan çalışanlar bir çalışana karşı cephe oluşturmakta, psikolojik baskı uygulamaktadır. Bir kişiye karşı devamlı yapılan saldırılar kurbanın sinir siteminin iflas etmesine neden olmaktadır. Olumlu duyguları kaybolmakta bunların yerini olumsuz duygular almakta adeta kişinin hayatı kesin ve derin çizgilerle ikiye ayrılmaktadır. Psikolojik saldırı öncesi herhangi bir psikolojik sorunu olmayan çalışanlar, psikolojik tacize maruz kaldığı zaman özel yaşamı, sosyal yaşamı ve iş yaşamı sorunlar yumağı haline gelmektedir. Uykusuzluk, huzursuzluk endişe, korku, kaygı gibi olumsuz duygulardan kurbanın kurtulması mümkün olamamaktadır.Gelişmiş ülkelerde mobbinge maruz kalan çalışan sayısı ortalama %16 dır dır. Gelişmiş ülkeler bu sorunu halletmek için oldukça mesafeler kat etmişlerdir. Başlangıçta bu oran daha yüksek iken bu uğraşı ve çalışmalar sonucunda azaltılmıştır. Ülkemizde ise yapılan çeşitli anketlerde bu oranın %50’ler civarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu oran çok yüksektir. Türkiye’de Kamu ve özel sektörde mobbing uygulanması muhtemel kuruluşlarda çalışan sayısı 6 milyon civarında olduğu kabul edilirse 3 milyon çalışan, maalesef bu kötü davranışlar sonucunda işinden soğumakta veya işinden olmaktadır. Bu hem kuruluşa hem de ülkeye çok fazla maliyet getirmektedir. İşyerlerinde var olduğunu kabul ettiğimiz bu olguya karşı ne yapılabilir. Elbette her sorunun bir çözümü vardır. Öncelikle mobbing olarak tanımladığımız bu kötü davranışın taraflarını tanımak ve bunların hangi metotları kullanarak bu eylemlerini gerçekleştirdiklerini bilmek gerekmektedir. Öncelikle işyerinde çalışan herkes bu konuda bilinçlenmelidir. Bunun içinde hizmet içi eğitim kaçınılmaz olmaktadır.
İşyerlerinde birbirleriyle iletişim problemi yaşamayan, nezaket ve saygı kuralları içinde davranan mutlu çalışanlar, huzur ortamının oluşmasına katkıda bulunarak birbirlerini pozitif yönde motive ederler verimliliğin artmasına ve kalıcı olmasına katkıda bulunurlar. Powerpoint yöntemiyle uzman eğitimcilerimiz, her pozisyonda çalışan personele bu eğitimleri vermektedir.Bu konuda hizmet içi eğitime tabi tutulan personelin bilinçlendikten sonra davranışlarındaki olumlu değişimi çok kısa bir zamanda görmek mümkün olacaktır.

Hüseyin GÜN
Mobbing ile Mücadele Derneği Başkanı

Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Daha fazla bilgi için Çerez Politikası