MOBBİNG ANKETİ SONUÇLARI

Derneğin yakında açıklayacağı anketin sonuçları ise çok çarpıcı.
İş yerlerinde mobbing’e uğrayanların yüzde 60’ı kadın, yüzde 40’ı da erkek.
Mobbing kamuda daha ağır… Çünkü kamuda memurun güvencesi çok yüksek. Bu yüzden direniyor ve direndikçe de mobbingin şiddeti artırıyor. İlginç. Özel sektörde ise çalışan daha az direniyor ve teslim oluyor.
Erkeğin erkeğe mobbing’i genellikle kavgayla bitiyor.
Erkek genellikle kadın eğer güzel, bekâr veya dulsa başlatıyor saldırısını. Kadın uzaklaşınca bunu tehdit olarak algılayıp dedikodu, iftira ile yıpratıyor ve imkânlarını kısıtlıyor.
Bankacılık, milli eğitim ve sağlık sektöründe mobbing’e uğrayanlar arasında erkekler ağırlıkta. Özellikle kadın yöneticinin çok olduğu bankacılık sektöründe. Ama kadınlar işi daha sofistike yapıyor ve erkek çalışanın başka bir şubeye kaçmasıyla sonuçlanıyor.
Ancak iş yerinde tembelliği nedeniyle azarlanan çalışanın “patronum bana mobbing yapıyor” demesi de mantıklı değil.
Hüseyin Gün kabalık, şiddet ve cinsel tacizin tek başına mobbing olmadığını, işlemin işyeri sınırları içinde ’tekrarlar’ özellikte olması gerektiğini söylüyor. Gün, “Biz her çatışmayı, sürtüşmeyi mobbing sayarsak, yöneticilerin elini kolunu bağlar, orasını iş yapamaz hale getiririz” diyor büyük bir öngörüyle.
Bir koruyucu ailenin acı özel okul tecrübesi
Milli eğitim üzerine son haftalarda o kadar çok konuşuldu ki, bilmiyorum, anlatacağım olay kimin ne kadar ilgisini çeker.
Konu özel okullar üzerine.
Biliyorsunuz Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın bir koruyucu aile uygulaması var. Çeşitli nedenlerlebakanlığın himayesine alınmış çocuklar, vesayeti devlette kalmak üzere başvuranlar arasından özenle seçilen koruyucu ailelerin bakımına veriliyor.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın, Milli Eğitim Bakanlığı ve özel okullarla yaptığı protokol gereğince bir de genelge mevcut. Buna göre koruyucu aileye verilen çocuk, özel okullarda ana sınıfından başlayarak bedava-ücretsiz eğitim görebiliyor.
İşte o koruyucu ailelerden biri, daha “iyi” eğitim alacağını düşündüklerinden 5 yaşındaki çocuklarını o özel okulların ana sınıflarına kaydettirmek istedi. Ancak başlarına gelmeyen kalmadı. Günlerce, haftalarca uğraştılar olmadı. Devreye bakanlık yetkilileri, milli eğitim müdürlüğü bile girdi ama nafile.
Özel okul yöneticileri bildiklerini okudular.
Bu koruyucu anne-baba geçtiğimiz pazar, Bakanlığın koruyucu ailelerle yaptığı bir bilgilendirme toplantısına katıldığında gördü ki sorunu sadece kendileri yaşamamıştı.
Sonunda çocuklarını devletin anaokuluna verdiler. Devletin okulu hiç fena değil, üstelik daha iyi bile denebilir ama yaşadıklarıyla bir tecrübe daha edinmiş oldular. Çünkü Türkiye’de özel eğitim girişiminin sosyal sorumluluk anlayışı hâlâ yoktu. Genelge, protokol de umurlarında değildi.
Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Daha fazla bilgi için Çerez Politikası