Gelişen bilişim teknolojisi ve bu teknolojinin iletişim biçimlerimizi şekillendirici gücü, çalışma yaşamında da etkisini göstermektedir. İşyerlerinin sanal ve fiziki olarak varlık gösterdiği iş dünyasında, iş ilişkisi çerçevesinde kurulan iletişim de sanal ve yüz yüze gerçekleşir hale gelmiştir. Bu anlamda, çalışma yaşamı ve iş ilişkileri iki katmanlı bir yapıya doğru evirilmektedir. Yüz yüze ve sanal iletişimin iç içe geçtiği bu süreçte, işyerlerinin önemli sorunlarından birisi olan mobbing de bu “yeni” düzlemde varlık göstermeye başlamıştır.

Çevrim içi mobbing, dijital iletişim medyası aracılığı, hedef alınan kişi ya da kişilere kalıcı zarar vermek amacıyla kasıtlı, sistematik ve genellikle süreğen olarak tahkir etme, karalama, küçümseme, alay etme, utandırma, ayrım gözetme, etiketleme, tehdit etme gibi agresif siber eylemler olarak tanımlanabilir. Sıklıkla çevrim içi bağlantılar yolu ile bilgisayar, cep telefonu ve özellikle akıllı telefonlar üzerinden gerçekleşen siber mobbing sürecinde kişisel verilerin, ses ve görüntü kayıtlarının yayımlanmasından nefret dolu yorumlara uzanan çevrim içi paylaşımlar yolu ile rencide edilmek istenen kişi ya da kişiler incitici, saldırgan bir dile maruz kalırken, sosyal itibarı provokasyonlara karşı kırılgan bir hale gelir.

Yüz yüze iletişimin dijital medyaya doğru hızla genişlediği çağımızda giderek daha fazla insan çevrim içi mobbinge maruz kalırken, henüz gelişmekte olan ulusal ve uluslararası alan yazın da kavramı ve barındırdığı sorunsalı açıklamaya yönelik çalışmalar ile dikkat çekmektedir. Hali hazırda yüz yüze kurulan bir iş ilişkisinde yaşanmakta olan (çevrim dışı) mobbing sürecine eşlik eden yeni bir ara yüz olarak meseleyi ele alan çalışmalarda çevrim içi mobbing; sürecin ikincil katmanı olarak tanımlanırken, daha sınırlı sayıda çalışma ise yalnızca çevrim içi yaşanan mobbing sürecine dair bir çerçeve çizmektedir.

Çevrim içi mobbing, çevrim dışı mobbing sürecinde olduğu gibi anlık anlaşmazlık, çatışma ya da fikir ayrılığı ile karıştırılmamasında yarar bulunan bir olgudur. Burada tekrarlanan, kalıcı bir aşağılama kastı söz konusudur. Öyle ki burada zorba süreci kişinin şifresini çalarak kimlik hırsızlığına kadar vardırabilir ya da sahte bir içerik oluşturarak kendisini mağdurun profili gibi lanse etmeye çalışarak hakkında illegal paylaşımlarda dahi bulunabilir.

Nasıl Yaşanır?

Çevrim içi mobbing sürecinde siber saldırılar başkaları tarafından görülebilir ve erişilebilir olabileceği gibi yalnızca mağdurla birebir kurulan iletişim içerisinde de oluşabilir. Bu saldırılar mağduru paylaşım ağlarından ayrı tutarak ve ardıl olarak gerçekleşebileceği gibi eş anlı ve mağduru dahil ederek de gerçekleştirilebilir. Bu yöntemlerin iç içe geçmesi de söz konusu olabilir.

Paylaşımlara konu ses, görüntü kayıtlarının, mağdur hakkında oluşturulmak istenen algıya hizmet edecek şekilde kısmen gerçeği yansıtacak şekilde manipülasyona açık hale getirilmesi de çevrim içi mobbing sürecinin stratejik bir unsuru olabilmektedir. Mesajlaşmanın, ses ya da görüntü kaydının tamamının paylaşılmadığı bu gibi durumlarda paylaşıma konu olan kısım üzerinden mağdurun etiketlenip, ötekileştirilmesi amaçlanır. Mağdurun işyerindeki mesajlaşma uygulamalarından, e-posta gruplarından ve çeşitli iletişim kanallarından çıkarılması, aktif iletişim kanallarından ayrı tutulması çevrim içi mobbing uygulayan kişi ya da kişilerin amacına hizmet eder. Böylelikle mağdur hakkında kapalı devre iletişim ağı üzerinden hakkında manipülasyonda bulunabileceği yeni iletişim ağlarına erişilmiş olur.

Sosyal statü, fiziksel yakınlık, ast-üst ilişkisi gibi çevrim dışı mobbing sürecinde etkili olan unsurların yerini çevrim içi mobbingte anonimlik, fiziksel uzaklık ve dijital etki alanı (takipçi sayısı, dijital ağlar vb.) almaktadır. Özellikle takma bir ad (nickname) ile mobbing davranışlarının sergilendiği durumlarda internet; bir sanal sığınak işlevi görebilmektedir. Öyle ki bu anonim sığınakta mobbing uygulayan kişi yüz yüze iletişim içerisinde söylemeyeceği sözleri söyler, gündeme getirmeyeceği konuları herkesle paylaşabilir hale gelebilir. Bu ise çevrim içi mobbing sürecinde daha saldırgan bir zorba ile mağduru karşı karşıya bırakabilir. Muhatabı belirsiz kılan, birden çok kişinin hedefi haline geldiği algısı oluşturan bu gibi durumlarda kişi süreçten çok daha yoğun etkilenir. Mağdur bir anda kendisini gerçekte kim olduğunu/olduklarını bilmediği “pek çok kişi” ile bir kimlik ve iletişim çatışmasının içerisinde bulur.

Çevrim dışı yaşanan bir mobbing sorununun çevrim içi olarak da devam etmesi süreci akışkanlaştıran; mağduru evde, seyahatte, yaşamının her anında mobbing davranışlarına maruz kalabilir hale getiren bir etki doğurur. Günün her anı ortaya çıkabilen, herkes tarafından görülebilen ve inziva alanı olmayan çevrim içi mobbing sürecinde kişiyi hedef alan bir içerik saniyeler içerisinde yayılabildiği gibi uzun vadede tekrar ve tekrar paylaşılarak yıldırıcı etkisini katlayabilmektedir. Bu bağlamda çevrim içi mobbing, çevrim dışı mobbingten daha derin ve yıkıcı bir etki doğurabilir.

Kuşkusuz gerek mobbing uygulayıcısının gerekse mağdurun yaş, cinsiyet, eğitim durumu, statüsü gibi çeşitli kişisel özellikleri, çevrim dışında olduğu gibi çevrim içi mobbing sürecinin de gelişimi ve etkileri konusunda farklı tablolar doğurabilir.

Neler Yapılabilir?

Etik esasen çevrim içi olsak da olmasak da insan yaşamını olduğu gibi iş yaşamını da çevreleyen bir değerler setidir. Bilgi teknolojisini etik ve güvenli kullanmak, gerekliliğini yadsımadan insan onur ve haysiyetine saygıyı korumakla mümkün olabilir. İş yaşamında yapıp etmelerimize çevrim içi olarak da anlam ve değer katan internet teknolojisi, temelde kullandığımız amaca hizmet eden bir alt yapı. Yaptığımız her paylaşım iş yaşamında olduğu gibi fiili yaşamdaki varlığımıza hitap eden; mana ve değer adına çeşitli katmanları içeren bir gerçeklik küresine işaret eder. Çevrim içi mobbing bu gerçekliği çarpıtarak telafisi zor bir değer erozyonu oluşturur ve çalışma barışına zarar verir.

Yüz yüze ilişkilerde olduğu gibi kullanıcı adının gerisindeki kişilerin de insan olma ve insan kalma süreci, bir çaba ve gayret gerektirmektedir. İnsan kendisine emek verdikçe, bir nevi insanlığının hakkını verdiği müddetçe gerçeklik küresi kendisini gösterir. Bu bağlamda esasen çevrim içi dünya da çevrim dışı dünyada olduğu gibi bir atmosfer barındırır. İnternet kullanıcısı olan herkes farklı vesileler ile esasen aynı sanal havayı solumaktadır. Bir manada şu an Covid-19 nedeniyle maskelerin ardından solumaya çalıştığımız temiz hava gibi çevrim içi dünyada da temiz havayı korumak için, gerçekliği çarpıtan, insan haysiyetini hiçe sayan, insani denilemeyecek amaçlara hizmet eden “virüslerden” arındırmak gerekmektedir. Ayrılan zamana paralel olarak özellikle çevrim içi iletişim, kültürel atmosferimizi her geçen gün daha fazla şekillendirmektedir. Dijital kayıtlarda yerini alan ve alacak olan hayat anlatımızın insana özgü yetkinliklerin daha geriye değil daha ileriye taşınması, şu an eldeki araçları hangi amaçlarla kullandığımızla yakından ilişkilidir.

Çevrim içi ya da çevrim dışı olsun, işyerlerindeki iletişimin asgarî etik zeminini oluşturan; örgüt kültürünün nüvesi olan, farklı statülerde olunsa dahi aynı ahlaki değeri savunmayı mümkün kılan ve çalışma yaşamını bir değer perspektifi üzerinden inşa eden temel unsur hiç kuşkusuz kimliktir. Gerçek kişiler gibi tüzel kişiliklerin de kimliğini oluşturan değerleri, neyi örnek aldığı, hangi amaçlarla hareket ettiği, nerede güçlenip yola devam ettiği, nerede çözülüp zayıfladığı ile yakından ilgilidir. Dolayısı ile çevrim içi olarak sürdürülen iş ilişkilerinin örgüt kültürünü nasıl etkilediği ve kimlerin bu iletişimden zarar gördüğü üzerinde durup düşünülmesi gereken hususlardır. İletişimin nasıl ortak akla, ortak dile ve ortak değerlere hizmet edebileceğine dair çevrim içi etik kodların, her işyerinin kendi misyonu, öncelikleri ve iletişim dinamikleri çerçevesinde tanımlaması önem taşımaktadır. Bu kodlara bağlı kalınacağına dair bir taahhütname ile tebliği işin kolay kısmı olmakla birlikte bu anlayışın benimsenmesini sağlayabilmek emek isteyen zor bir süreçtir. Bu zorluğu aşmak içim mobbing vakalarının tüm taraflarını kazanmaya odaklanmış, hiç kimseyi iletişim kanallarının dışında bırakmayan sağlıklı ve yapıcı bir tutumun benimsenmesi ve korunması önem taşımaktadır.

Çevrim içi olunduğu zaman da duyuş, düşünüş ve davranışlarımızı yönlendirecek ortak değerlerin yokluğu bir dizi kimlik, iletişim ve anlam krizini beraberinde getirebilmektedir. Çalışma yaşamındaki değerlere olan bağlılığın azalmasının, dayanışmanın zayıflamasının ve örgütsel kültürdeki çözülmenin bir yansıması olarak mobbing vakalarının önüne nasıl geçilebileceği halen kritik bir sorun olarak önümüzde durmaktadır.

Diğer yandan bugünün çocukları ve gençleri muhtemelen tümüyle dijital dönüşümünü tamamlamış geleceğin iş yaşamında ve sanal ofislerde, ideallerinin ve değerlerini şekillendiren farklı bir dünyada çalışma yaşamının atmosferini belirleyecek kuşaklardır. Siber zorbalık ile başlayan çevrim içi davranış bozukluklarının yarının iş yaşamında (çevrim içi/dışı) mobbinge dönüşme potansiyeli yüksektir. Dijital dünyanın içine doğan yeni nesillerin etik değerlere sahip olması, güvenli internet kullanımından yoksun kalmaması geleceğin çalışma yaşamı açısından da belirleyici bir işleve sahiptir.
Bu bağlamda iş yaşamının giderek genişleyen çevrim içi iletişim ağlarında üzerinde uzlaşılabilecek bir çerçeve, bir ölçek ya da bir zemin inşa edebilmek, her çalışanın arzu edebileceği bir çevrim içi atmosfer ile mümkün olabilir. Bu atmosferi oluşturabilmek için işyerlerinde çevrim içi kullanıcıların birbirilerine ilişkin dönemsel değerlendirmelerde bulunması, olumsuz geri dönüşler alınmış ise etik kodlara dair bir rehberlik hizmeti sunulması, yapıcı ve şiddetsiz iletişim konusunda farkındalık sağlayıcı eğitimler düzenlenmesi katkı sağlayabilir.

Dr. Hicran Atatanır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Daha fazla bilgi için Çerez Politikası