Avukat Arabulucu

Burcu AKAR MURATOĞLU

Öncelikle akran zorbalığı nedir? Basit tabiri ile bir bakalım. Akran zorbalığı; bir ya da birden çok öğrencinin kendilerinden daha güçsüz öğrencileri, özel gereksinimli öğrenciler ile engelli öğrencilere kasıtlı olarak ve sürekli olarak rahatsız etmesiyle sonuçlanan ve kurban olarak adlandıracağımız öğrencinin kendisini koruyamayacak durumda olduğu bir saldırganlık, zorbalık türüdür.

Akran zorbalığını oluşturan eylemleri özetle, tekme atma, tokat vurma, itme, çekme gibi fiziksel, sataşma, alay etme, dalga geçme, kızdırma, hoşa gitmeyen isim takma, küçük düşürücü sözler söyleme gibi sözel; dedikodu ve söylenti çıkarıp yayma, arkadaş grubundan dışlayarak yalnızlığa terk etme gibi dolaylı ya da para veya diğer eşyalarını zorla alma, almakla tehdit etme, eşyalarına zarar verme gibi davranışsal olarak ortaya çıkabilmektedir. Bu örneklere daha fazla eklenebilir. Okullarda her zaman akran zorbalığına maruz kalınmıştır. Lakin son zamanlarda bu sayı ülkemizde ve dünyada  ne yazık ki, oldukça artmıştır. Akran zorbalığı başka bir deyişle çocukların; yaş grubu tarafından sözlü, psikolojik ve fiziki şiddet hareketlerine maruz kalmasıdır. Bu duruma genel olarak okullarda ve çeşitli eğitim kurumlarında rastlanmakla birlikte çocukların yoğun olduğu ortamlarda görülmektedir.

Son yıllarda bu akran zorbalığı, bullying olarak adlandırılmaktadır. Bu konuyu Peter-Paul Heinemann isimli kişi ayrıntılı incelemiş çocuklardan kurulu bir grubun yalnız bir çocuğa tavır alıp zarar vermesini bullying olarak tanımlamış. Peter-Paul Heinemann çocuklardan kurulu bir grubun yalnız bir çocuğa tavır alıp zarar vermesi olarak tanımlandı. İlk başta tanımlamada kullanılan terim mobbing idi. daha sonra mobbing işyerlerindeki örgütsel saldırıları Bullying ise okullardaki örgütsel saldırılar için kullanılmaya başlandı. Hedef alınan kurbanlar cinsiyet, dil, ırk, din vb… konularda baskıya maruz bırakılır.  Bullying davranışına maruz kalan kişiler muhataplarının kabadayı- davranışlarıyla karşılaşırlar. Bullying Okulda zorbalık ve işyerinde de akran istismarı olarak nitelendiriliyor. Bullying, iş yerlerinde, dini kurumlarda, askeriyede, akademik kurumlarda örneğin, en çok çocukların okul hayatlarında, göç alan bölgelerde göçmenlere karşı, yetiştirme yurtlarında, huzur evlerinde, siber alanlarda ve engelli bireylerin yaşam alanlarında sıklıkla ortaya çıkabilmektedir. Ülkemizde bu terim neredeyse hiç kullanılmamaktadır hatta bilinirliği de bir o kadar azdır. Mobbing kavramına aşinayız lakin bu terime pek değil. Akran zorbalığı, UNICEF tarafından 6 Eylül 2018’de yayımlanan bir rapora göre dünyadaki çocukların yarısı okulda ve çevresinde akran zorbalığına maruz kalıyor. Okullardaki zorbalık açısından dört ayrı öznenin varlığından söz etmek mümkün. Başlıca özne tabi ki mağdur, yani zorbalığa maruz kalan çocuk. Okulda istihdam edilen ve gözetim ve önleme yükümlülüğü olan her seviyedeki personel/çalışan bir başka özne,  devletin yükümlülükleri açısından her seviyedeki personel kavramının içine; okuldaki temizlik görevlisinden okul müdürüne dek, işyeri hiyerarşisinin her aşamasındaki personeli dahil etmek mümkün. Bir diğer özne, tabi ki, ana sorunun kaynağı olan, akran zorbalığının uygulayıcısı olan diğer çocuklar. En son özne ise, aileler olabiliyor. Sorun, görüleceği üzere çok boyutlu. Psikoloji, psikiyatri, pedagoji, eğitim bilimleri gibi birçok disiplinin yanı sıra, hukuk disiplininin de bir ölçüde dahil olduğu bir alandır. Özellikle sorunun çözüm noktasında artık son yıllarda oldukça fazla hukukçudan avukattan destek istenmektedir ve akran zorbalıkları artık yargı boyutuna taşınmaktadır. Öyle ki, artan sayılar göz önüne alındığında ve bir çok okulun/idarecinin bu konuya çeşitli sebeplerle kayıtsız kaldığınızı görmekteyiz. Hal böyle olunca kanaatimce en hızlı ve en iyi sonuç alınacak yol olarak yasal yaptırımlar gündeme gelmektedir. Yasal yaptırımlar sayesinde bazı şeylerin önüne geçmek çok daha etkili ve uzun vadede sonuç sağlayan olmaktadır. İşbu sebepler ile yasal yolların mutlaka kullanılması gerektiğine inanıyorum her zaman.

Bilindiği üzere Türkiye, Avrupa Konseyi haklar sisteminin bir parçası. Eğitim hakkı her ne kadar Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde (AİHS) 1 numaralı protokol boyutunda tanımlanmış olsa da Türkiye, Protokolün onaylanması sırasında eğitim hakkına dair çekince koymuş ve 430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu hükümlerinin saklı tutulduğunu belirtmiştir. Bununla birlikte LGBTİ+ öğrenciler açısından, sözleşmenin 8. maddesi bağlamında özel hayata saygı hakkı, sözleşmeye taraf olan Türkiye Cumhuriyeti açısından bir yükümlülüktür. Keza, kişilerin özel hayatları LGBTİ+ varoluşları nedeniyle ihlal edilmiş ve devlet organları bu ihlali önleme yönünde pozitif adımlar atmamış ya da bizzat devlet görevlileri tarafından ihlal gerçekleşmiş ise, bu aynı zamanda sözleşmeden yararlanma da, eşitliği güvence altına alan ayrımcılık yükümlülüğünün de, ihlali olacaktır. Dolayısıyla öncelikle okuldaki akran zorbalığı açısından okul yönetimlerinin önlem alma zorunluluğu olduğu belirtilmelidir. Bu husus, Anayasa ile birlikte AİHS 8. maddenin ve ayrıca Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi gereği ki, ülkemizde bu sözleşmeye yine taraftır dolayısı ile idarenin yükümlü olması ilgili yasaların doğal bir sonucudur. Burada bahsettiğim okulun, okul idaresinin, okuldaki rehberlik hizmetlerinin zorbalığı önleme vasfı taşıması zorunluluğundan; zorbalığı caydırıcı önlemler, tedbirler almaya; zorbalığın bizzat kolaylaştırıcısı olan personelin okul idaresi tarafından ilgili yasal düzenlemeler kapsamında disiplin hükümleri çerçevesinde yaptırıma tabi tutulmasından, zorbalığın anlamı ve etkisi ile ilgili çalışan eğitimleri düzenlenerek farkındalığın arttırılması çalışmalarına dek bir dizi önlem olarak düşünülebilir. Buradaki bahsettiğim önlemler her alanda olmalıdır. Sosyal, fiziki, eğitsel okulun kendi dinamikleri ve şartları dahlindeki v.b. tüm alanlarda olmalıdır. Bu aynı zamanda okullar için bir yasal zorunluluktur.

AYRICA;

Akran Zorbalığı konusunda 15.11.2022 Tarihinde 32014 Sayısı ile Resmi Gazete’de yayımlanarak Yürürlüğe giren Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile okullarda yaşanan akran zorbalığı disiplin maddeleri arasına alındı ve disiplin cezası yönünde düzenlemeler getirildi.

Buna göre;

MADDE 11 Aynı Yönetmeliğin 164 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ç) ve (i) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı fıkraya aşağıdaki bent eklenmiş, ikinci fıkrasının (a), (ç), (g) ve (ğ) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, (f) bendi yürürlükten kaldırılmış, aynı fıkraya aşağıdaki bentler eklenmiş, üçüncü fıkrasının (p) bendinde yer alan “, yanlış algı oluşturabilecek” ibaresi ve dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “Örgün eğitim dışına çıkarma cezasını gerektiren davranışlar;” ibaresi yürürlükten kaldırılmıştır. (ç) Tütün, tütün mamulleri veya tütün içermeyen ancak tütün mamulünü taklit eder tarzda kullanılan her türlü ürünü bulundurmak veya kullanmak,”

“i) Yatılı okullarda okul yönetimince belirlenen pansiyon kurallarına uymamak,”

“ö) Okula, okul yönetiminin izni dışında okulla ilgisi olmayan kişileri getirmek.”

“a) Okul yöneticilerine, öğretmenlerine, çalışanlarına, öğrencilere ve eğitim ortamlarında bulunan diğer kişilere sözle, davranışla veya sosyal medya üzerinden hakaret etmek, hakareti paylaşmak, başkalarını bu davranışa kışkırtmak, bu kişileri tehdit etmek,”

“ç) Okul binası ve eklentilerinde izinsiz gösteri, etkinlik ve toplantı düzenlemek, bu tür gösteri, etkinlik ve toplantılara katılmak,”

“g) Siyasi, ideolojik, müstehcen veya yasaklanmış araç, gereç, doküman ve benzerlerini paylaşmak,  dağıtmak, duvarlara ve diğer yerlere asmak, yazmak; bu amaçlar için bilişim araçlarını, okul araç-gerecini ve eklentilerini kullanmak,

ğ) Bilişim araçları veya sosyal medya yoluyla eğitim ve öğretim faaliyetlerine, kişilere ve kurumlara zarar vermek,”

“n) Okul yöneticilerinin, öğretmenlerinin, çalışanlarının ve diğer öğrencilerin izinsiz olarak görüntülerini çekmek, kaydetmek, paylaşmak,

  1. o) Okul, pansiyon ve eklentilerini belirlenen kurallar dışında kullanmak, pansiyonda izinsiz kalmak,

ö) Tekrarlayan çeşitli davranışlarıyla başka bir öğrencinin, sosyal ve ya duygusal gelişimini olumsuz yönde etkileyecek şekilde akran zorbalığı yapmak.”

MADDE 12- Aynı Yönetmeliğin 165 inci maddesinin beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(5) Okulda veya pansiyonda gerçekleşen disiplin olayı sonucunda “okuldan kısa süreli uzaklaştırma” cezası verilen öğrencilerin pansiyondan da uzaklaştırılıp uzaklaştırılmayacağı veya  “okul değiştirme” cezası verilen öğrencilerin kaydının bulunduğu pansiyonda barındırılıp barındırılmayacağı hususu; okul öğrenci ödül ve disiplin kurulunca karara bağlanır. Pansiyonla ilgili karar velisine bildirilir.  Okul değiştirme cezası ile birlikte kaydının bulunduğu pansiyonda barındırılmama kararı da verilen öğrencilerin başka pansiyona nakil/kayıt durumu, il ve ilçe yatılılık ve bursluluk komisyonları ile işbirliği yapılarak il ve ilçe öğrenci disiplin kurulunca belirlenir.”

MADDE 13- Aynı Yönetmeliğin 167 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(1) Şikâyetler, gerçek ve/veya tüzel kişilerce okul müdürlüğüne yazılı olarak bildirilir. İsimsiz ve imzasız başvuruların işleme alınmaması esas olmakla birlikte; iddiaların belgelerle ortaya konulmuş olması veya araştırılmasını gerektirir boyutta önemli konuları içermesi halinde ihbara işlem yapılır.”

MADDE 14- Aynı Yönetmeliğin 168 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan “tahrik” ibaresinden sonra gelmek üzere “eden” ibaresi eklenmiş, (ğ) bendi yürürlükten kaldırılmış, üçüncü ve dördüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(3) Bu maddenin birinci fıkrasında sayılan durumlar değerlendirilerek sınıf rehber öğretmeni/psikolojik danışmanı, rehberlik ve psikolojik danışma servisinin ve ihtiyaç bulunması halinde diğer ilgili öğretmenlerin görüşü alınarak bir alt ceza verilebilir.

(4) Ceza gerektiren davranış ve fiillerde bulunan öğrencilere, okul rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri yürütme komisyonu ve sınıf rehber öğretmeni/psikolojik danışmanı tarafından hazırlanan ve okul müdürü tarafından onaylanan plan doğrultusunda iyileştirici, geliştirici veya yönlendirici çalışmalar ile topluma hizmet, ödev ve proje çalışmaları yapılır. Bu çalışmalar, Millî Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Yönetmeliği ile Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği hükümlerine göre okul müdürlüğünce yürütülür. Yapılan çalışmalar düzenli olarak takip edilir. Yapılan gözlem ve çalışmalar öğrencinin davranış puanının görüşülmesi sürecinde öğretmenler kuruluna sunulur.”

Yönetmeliğin tamamına aşağıdaki belirtmiş olduğum linkten erişim sağlayabilirsiniz; ( Bu kitabı hangi tarihte okuduğunuza göre bu linkte yer alan mevzuat hükmü güncel olmayabilir. Bu hususa dikkat ederek her zaman mevzuar.gov.tr adresinden erişim sağlamanız çok daha güvenilir bir yoldur sevgili okurum/okurlarım)

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2022/11/20221115-1.htm

Yanı sıra; 23.01.2023 tarihinde bakanlık tarafından akran zorbalığını önlemede bütüncül okul yaklaşımı çalıştayı gerçekleştirildi. Çalıştay akabinde Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürlüğünce hazırlanan “okul temelli sosyal sorumluluk çalışmaları” dersinin müfredatı, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının onayından geçti. 2023-2024 eğitim öğretim yılında seçmeli dersler kapsamına alınan ilgili dersler ortaokul 6, 7 ve 8. sınıflarda her bir düzeyi 72 saatlik öğretim programını içeren dersler işbu okul temelli sosyal sorumluluk çalışmaları dersi kapsamında akran zorbalığı ve siber zorbalık müfredat içesine alınmıştır. En belirgin amaç farkındalık yaratmak ve önleyici tedbirleri içermektedir.

Bu kapsamda 2023-2024 Eğitim ve öğretim yılı içerisinde tüm okullarda “Toplumsal değerler ve ahlak” ünitesinde, toplumsal değer, etik, ahlak, toplumsal sorun, akran zorbalığı, dijital güvenlik, dijital değer gibi kavramlar üzerinde durulacağı yönünde düzenlemelere yer verilmiştir.

Dijital güvenlik, dijital bağımlılık, siber takip, siber dolandırıcılık, siber tehdit, siber zorbalık, siber taciz, siber istismar kavramları üzerinde durulacak derste, dijital şiddet türleriyle baş etme yolları üzerinde tartışmalar yapılacağı yönünde düzenlemeler yapıldığına vurgu yapılmıştır.

Toplumsal değerlerin toplumsal bütünleşmedeki rolünün açıklanacağı derste, sevgi, saygı, eşitlik, doğruluk, çalışkanlık, şefkat ve merhamet sahibi olmanın toplumsal hayata katkısı üzerinde durulması, sosyal sorumluluğun temel değerlerinin ve ahlak ilkelerinin tanımlanacağı derslerde, sosyal sorumluluk sahibi bireyin özellikleri örnekler üzerinden açıklanacağı yönünde düzenlemelere yer verilmiştir.

ŞİMDİ BİR BAKALIM AKRAN ZORBALIĞINA MARUZ KALINDIĞINDA AİLELERİN, VELİLERİN, VASİLERİN KULLANABİLECEKLERİ YASAL HAKLARI, ALABİLECEKLERİ ÖNLEMLERİ VE TEDBİRLERİ NELERDİR;

1-) Öncelikle okul idaresi ile mutlaka iletişime geçilmeli ve konu hakkında uyarı yapılarak, ilgili önlemlerin alınması talep edilmeli velev ki, okul idaresi bu sözlü talebinize kayıtsız kaldı o halde basitçe durumu izah eder yazacağınız bir dilekçe ile okul idaresine kısa bir süre içerisinde yeniden talepte bulunmalı ve dilekçenizi okul idaresine verirken dilekçenize mutlaka bir evrak kayıt numarası almalısınız. Zira bu sizin delilinizdir. Eş zamanlı CİMER üzerinden de şikayetlerinizi gerçekleştirin. Bunlar yine delillerinizdir.

2-) Okul idaresi hem sözlü hem de yazılı taleplerinize yine kayıtsız kaldı ise, ancak burada dikkat etmeniz gereken husus sözlü ve yazılı talepleriniz arasında bir hafta süre verin okula, daha fazla beklemenize gerek yok. Bu süre zarfı içinde herhangi bir aksiyon alınmıyor, tamamen kayıtsız kalıyor ise o, halde okul idaresine, okul rehberlik hizmetlerine yazılı olarak noter kanalı ile bir ihtar çekebilirsiniz. İhtarda gerekli önlem/tedbirlerin alınmaması halinde tüm yasal haklarınız ile dava hakkınızı kullanacağınızı mutlaka bildiriniz.

3-) Diğer bir yol, okuldaki veya eğitim kurumundaki personelin, zorbalığın doğrudan veya engellememek suretiyle dolaylı olarak zorbalığın uygulayıcısı olduğunda ya da bu duruma alenen göz yumduğunda ki, bu desteklemektir. Bu durumda konu biraz daha hukuk alanına yaklaşmaktadır. Tabiki, ilgili personel hakkında kurum içi disiplin süreçlerinin işletilmesi için hem eğitim kurumu ve eş zamanlı T.C. Milli Eğitim Müdürlükleri nezdinde idari şikayet gerçekleştirilebilir.

4-) Bir başka yöntem ise zorbalığa, ilgili personel tarafından göz yumulması aynı zamanda bir suç eylemi ise, ceza soruşturması başlatılması için kolluk (polis ya da jandarma), savcılık ya da ihbar yolu ise, mülki amirliklere (Valilik, Kaymakamlık) şikayet süreçlerini başlatmak iyi bir yol olacaktır.

5-) İhtar akabinde okul idaresinin, rehberlik hizmetlerinin duruma yine seyirci kalması, hiçbir önlem almaması durumunda artık ortada bir suç unsurundan bahsedebiliriz. Bu durumda, söz konusu akran zorbalığı, çocuğun bağlı olduğu eğitim ve öğretimini sürdürdüğü okulunda veyahut diğer bakım kurumlarında mevcut ise, ebeveynler ilgili eğitim veya bakım kurumlarına tazminat davası açabilirler. Eğer ki, bu kurumlarında mevcut değil ise, tamamen başka bir mecrada, sokakta, sürekli gittiğiniz parkta istikrarlı bir şekilde devam eden bir akran zorbalığından söz ediliyor ise,  bu kez ebeveynler akran zorbalığında bulunan çocuğun velilerine(anne-baba) karşı tazminat davası açabilirler. Ancak unutmamak gerekir ki, açılacak dava her somut olayın kendi iç özelliklerine, olayın o dönemin dinamiklerine göre değişmektedir. İşbu sebeple bir hukukçudan, avukattan destek almanızda fayda vardır.

6-) Bir başka yol ise, İdari yol olarak Kamu Baş Denetçisine başvuru seçeneği de, mümkündür. Örneğin, bu konuda, Kamu Denetçiliği kurumu Disiplin amirleri Yönetmeliği, yine Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik bu alana ışık tutmaktadır. Elektronik yolla da başvuru alan, Baş Denetçi, web sitesi üzerinden paylaştığı bilgide, okulda sorun yaşayan çocukları da başvurmaya davet etmektedir. Başvurunun genel sorunlara değil de belirli bir soruna odaklanmış olması halinde, çocuğun istemediği halde kimliğinin öğrenilme ihtimali bu yöntem açısından mevcuttur. Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte amaç ve kapsam kısmı şu şekilde düzenlenmiştir. “Amaç ve kapsam MADDE 1 – (1) Bu Yönetmelik; kamu hizmetlerinin işleyişinde bağımsız ve etkin bir şikâyet mekanizması oluşturmak amacıyla idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını; insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden ve iyi yönetim ilkelerini gözeterek incelemek, araştırmak ve önerilerde bulunmak üzere kurulan Kamu Denetçiliği Kurumuna gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılacak şikâyet başvurularının usul ve esasları ile Kamu Denetçiliği Kurumunun çalışma usul ve esaslarını kapsar.”

Görüldüğü üzere, amaç ve kapsam oldukça açıktır. İlgili yönetmelik maddelerine aşağıdaki linkten ulaşım sağlayabilirsiniz. (Yine okuduğunuz tarihe göre lütfen mevzuat.gov.tr adresinden güncel mevzuatlara erişim sağlamayı unutmayın sevgili okurum/okurlarım)

https://www.ombudsman.gov.tr/document/711KAMU-DENETCILIGI-KURUMU-KANUNUNUN-UYGULANMASINA-ILISKIN-USUL-VE-ESASLAR-HAKKINDA-

YONETMELIK.pdfhttps://www.ombudsman.gov.tr/document/displin-amirleri-yonetmeligi.pdf

7-) Benim sevdiğim diğer kurumlardan biri ise, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumudur. Bu kurumda ayrımcılık sebebiyle olan her türlü ayrımcılık yasağı kapsamında başvuruları incelemekte ve çok kısa sürede 3 ay gibi kısa bir sürede başvuruları sonuçlandırmakta. Verdiği kararları kamuoyu ile yayımlamak sureti ile paylaşmaktadır. Yanı sıra kurum başvurunuzu haklı bulursa eğer çeşitli idari yaptırımlar ile idari para cezası uygulamalarına karar verebilmektedir. Bu yolu da her zaman kullanabilirsiniz. Ayrıca dava açma sürenizi de durdurmaktadır. Kurumun verdiği karar akabinde kurumdan olumsuz bir karar çıkması halinde,   60 günlük idari dava açma süreniz başlamaktadır. Başvurularınızı kurumun internet sitesinden online olarak yapabilirsiniz veyahut Ankara’da iseniz direk kuruma elden fizike gönderebilirsiniz yada e-posta yoluyla gönderebilirsiniz fakat be-posta ile yaptığınız başvurularda evrak asıllarını 3 gün içinde mutlaka kuruma fiziken göndermeniz şarttır. Kurumun web sitesinden her türlü bilgiye detaylı olarak ulaşabilirsiniz. Ayrıca kitabımın ilgili bölümünde kuruma başvuruya ilişkin detaylı açıklamalarım yer alıyor. Kitabın ilgili bölümüne bakmanızı tavsiye ederim.

😎 Birde hatırlatmakta ve değinmekte fayda gördüğüm diğer husus da, farkındalığı yüksek sendikalar, dernekler, vakıflar üzerinden özel değil ancak genel bir baskının tercih edilmesi her zaman mümkündür. Bu anlamda STK’ların gücünü de, yadsımamalıyız. Yani doğrudan özne, zorbalığa uğrayan çocuğun/bireyin, kişinin kimliği(dilerseniz belirtebilirsiniz de) belirtmeksizin, okuldaki zorbalığın varlığı üzerinden bir kamuoyu yaratarak önleyici adımlar atmaya idareyi zorlamak, çoğu zaman makul bir adım olarak gözetilmelidir.

Siz sevgili okurlarım için bu konuda bir, iki  örnek yargı kararını da buraya eklemek isterim. Güncel tarihli bir karar olması açısından(kitabımı yazdığım tarih itibari ile) eklemeyi önemli buluyorum.

ÖRNEK YARGI KARARLARI AÇISINDAN;

Özel bir okulda yüzde 80 burslu okuyan üstün zekalı 11 yaşındaki T. N. B.’nin velisi, kızının okulda akranları tarafından zorbalığa uğradığını söyleyerek, okul aleyhine tazminat davası açtı.

Özel bir okulda yüzde 80 burslu okuyan üstün zekalı 11 yaşındaki kız öğrenci T.N.B’nin velisi, kızının okulda arkadaşları tarafından dışlandığını, aşağılandığını, akran şiddetine uğradığını gerekçe göstererek okul aleyhine 74 bin TL’lik maddi ve manevi tazminat talepli dava açtı. Davayı kısmen kabul eden mahkeme, okulun veliye 16 bin 976 lira tazminatı 6 yıllık faizi ile ödenmesine hükmetti.

Maltepe’de özel bir okulda yüzde 80 burslu okuyan üstün zekalı kız öğrenci T.N.B.’nin velisi B.B., 2012 yılında mahkemeye başvurarak 7. sınıfta okuyan kızının okulda akranları tarafından şiddete maruz kaldığını, dışlandığını, aşağılandığını, okul yönetiminin de gerekli önlemi almayarak buna seyirci kaldığını öne sürdü.

Veli B.B., adına İstanbul Anadolu 1. Tüketici Mahkemesi’ne başvuran Avukatı Serdar Taptı, T.N.B.’nin 20 Nisan 2012 tarihli bursluluk sözleşmesi ile davalı okulda yüzde 80 burslu öğrencisi olduğunu belirterek, “Sözleşme ile müvekkilim okula yakın yeni bir eve taşınarak hayatını buna göre organize etti” dedi.

T.N.B.’nin okula başladıktan kısa bir süre sonra sorunlar yaşamaya başladığını savunan avukat Taptı, “Önce yavaş yavaş belirtiler baş göstermeye başlayan psikolojik sorunlar, sonraki dönemde ağır psikolojik travmalara dönüştü. Nihayetinde psikologların telkinleri sonucunda müvekkilim küçük kızını davalı okuldan zorunlu olarak alınmıştır” dedi.

AKRANLARININ ŞİDDETİNE MARUZ KALDIĞI GEREKÇESİ İLE OKULDAN ALINDI;

T.N.B.’nin akran şiddeti nedeniyle okuldan alındığını savunan avukat Taptı, “Sunduğumuz psikolog raporlarından da anlaşılacağı üzere müvekkilin kızı davalı okulda akran şiddeti diye tanımlanan ağır hadiseler yaşamıştır. Bunun sonucunda kendi kendine zarar verme, içine kapanma sorunları yaşamıştır. Bu sorunlar 1.5 sene boyunca her geçen gün artarak devam etti. Yaşanan sorunlar T.N.B.’nin davalı okulda tahsiline devam etme olanağını ortadan kaldırmıştır” iddiasında bulundu.

74 BİN TL TAZMİNAT İSTEDİ;

T.N.B.’nin bu sorunlar nedeni ile davalı okuldan alınarak başka bir okula verildiğini belirten avukat Taptı, “Psikolog raporunda, T.N.B.’nin davalı okulda akranlarının zorbalığına maruz kaldığı, dışlandığı, kendisi ile dalga geçildiği ve fiziksel şiddete maruz kaldığı belirtilmektedir. Gerek T.N.B., gerekse ailesini şikayetleri okul tarafından hiçbir şekilde dikkate alınmamıştır. Okulun rehber hocası ve yönetimi bu olaylarda ağır ihmalden dolayı kusurludur. Sunduğumuz rapordan da anlaşılacağı üzere T.N.B., bu süreçten çok ağır psikolojik ve fiziksel yara almıştır. Üstelik sorumluluk sahibi olduğundan, yaşından beklenmeyecek bir olgunlukla ailesi ‘fazladan para ödemesin’ diye uzun zaman boyunca bu sorunları gizleme yoluna gitmiştir. Neticede kendisine zarar verecek kadar psikolojisi bozulmuştur. Okul müvekkilimi hem maddi hem de manevi ağır zarara uğratmıştır. Bu nedenle okul yönetiminden 50 bin TL manevi tazminat talep ediyoruz” dedi.

Avukat Taptı, sağlıklı bir eğitim ortamı sağlamadığını öne sürdüğü okula ödedikleri para, diğer masraflar için de 24 bin TL manevi tazminat talebinde bulundu.

OKUL: SOSYAL PAYLAŞIMLARI DİĞER ÖĞRENCİLERİ RAHATSIZ ETTİ;

Dava dosyasına yanıt dilekçesi koyan okul, öğrencilere rehberlik ve danışmanlık yapan 8 öğretmenin okullarında görev yaptığını, bu öğretmenlerin öğrencilerin tüm sorunları ile yakından ilgilendiğini, davacının kızının sorunları ile ilgilenmedikleri yönündeki iddianın asılsız olduğunu öne sürüldü. T.N.B.’nin sosyal medya paylaşımlarının okuldaki arkadaşları ve onların ailelerini rahatsız ettiğini, bu durumu kızın annesine anlattığını savunan okul, ancak ailenin rehber öğretmenin/psikolojik danışmanının önerdiği çözüm yolları üzerinde durmadığı savundu. Dilekçede, öğrencinin yaşadığı sorunların okuldan değil kendisinden kaynaklandığı savunularak davanın reddi istendi.

ÜSTÜN ZEKALI ÖĞRENCİ;

Davaya bakan İstanbul Anadolu 1. Tüketici Mahkemesi 18 Mayıs 2017 tarihli duruşmada dosyayı bilirkişiye yolladı. Dava dosyasına gelen 14 Temmuz 2017 tarihli bilirkişi raporunda, dosyadaki BİLSEM raporuna göre T.N.B.’nin üstün zekalı birey olduğu, 7. sınıfta davalı okuldan ayrıldığı, halen yüzde 100 burslu olarak bir özel okulda eğitim hayatına devam ettiği, akademik başarısının iyi düzeyde olduğu belirtildi.

AKRANLARININ FİZİKSEL VE DUYGUSAL ŞİDDETİNE MARUZ KALDI;

Raporda, T.N.B.’nin davalı eğitim kurumunda akran zorbalığı, akran fiziksel şiddeti, akran duygusal şiddeti, sosyal izolasyon ve dışlanmaya maruz kaldığı, öğrenilmiş çaresizlik sonucunda depresyon belirtileri yaşadığı, intihara kalkıştığı belirtilerek, davalı eğitim kurumunun eğitim gören bireyleri psikososyal açıdan koruma, denetim ve gözetim yükümlülüğünü ihmal ettiği belirtildi.

Mahkemenin isteği üzerine dosyaya gönderilen 14 Mart 2018 tarihli ek bilirkişi raporunda da, davalı eğitim kurumunun T.N.B.nin ile akranları arasında yaşadığı çatışmalara müdahale etmede yetersiz kaldığı kaydedildi.

OKUL 16 BİN 976 TL TAZMİNAT ÖDEYECEK;

Mahkeme, 3 Mayıs 2018 tarihli karar duruşmasında davanın kısmen kabulüne karar verdi. Mahkeme, davalı okulun öğrencinin velisine 11 bin 976 TL maddi, 5 bin TL’de manevi olmak üzere toplam 16 bin 976 TL tazminatı, davanın açıldığı 2012 yılından itibaren işleyecek faizi ile ödemesine hükmetti. Habere aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

https://www.gercekgundem.com/guncel/15583/akran-zorbaligi-davalik-oldu-mahkeme-kararini-verdi

BAŞKA BİR KARARDA ;

  1. Hukuk Dairesi 2020/10217 E. , 2021/5282 K.

“İçtihat Metni” MAHKEMESİ: İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 6. HUKUK DAİRESİ İLK DERECE MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. TÜKETİCİ MAHKEMESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen maddi ve manevi tazminat davasında verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile düzelterek yeniden esas hakkında verdiği kararın, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y     K A R A R I

Davacı, 20/04/2012 tarihli bursluluk sözleşmesi ile davalı okulda %80 burslu olarak öğrenim gördüğünü, okula başladıktan sonra psikolojik sorunların baş gösterdiğini ve devam eden süreçte travma oluşması sebebi ile, 1.5 sene sonunda okuldan ayrılmak zorunda kaldığını, okulda akran şiddeti yaşadığını, davalı okul rehber ve danışman hocalarının ilgisiz davrandıklarını ve okuldaki sorunların çözülemediğini, davalı okulun bu süreçte ağır ihmalden dolayı kusuru bulunduğunu, sözleşme koşullarının yerine getirilmediğini ve hizmetin ayıplı ifasının söz konusu olduğunu, hem maddi hem de manevi zarara uğradığını iddiası ile 50.000 TL manevi tazminat ile davalı okulun sözleşmenin gereklerini yerine getirip sağlıklı bir eğitim ortamı sağlamadığından ödedikleri paraların ve sair masraflar ile burslu öğrenci olarak burs şansını kaybetmenin karşılığı 20.000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir Davalı, okulun rehber öğretmeninin/psikolojik danışmanının, davacının kızı ile yakından ilgilendiğini, öğrenci ile rehber öğretmenin/psikolojik danışmanının iki yıl süresince 24 kez görüştüğünü, ailenin çözüm yolları üzerinde yeterince durmadığını, öğrencinin yaşadığı sıkıntılarda eğitim kurumunun kusuru olmadığını bildirerek, davanın reddini dilemiştir İlk derece mahkemesince ‘—-bilirkişi raporuna göre davacının taraflar arasındaki eğitim sözleşmesine uygun şekilde hizmet alamadığı, davalı tarafça verilen hizmetin ayıplı olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim davalı eğitim kurumunun yaşanan süreç içerisinde davacı küçüğe yönelik yeterli düzeyde eğitim sunmadığı, onun sosyal ve psikolojik açıdan gelişimine yeterli düzeyde katkıda bulunmadığı, sadece görüşme ve izlemekle yetindiği, eğitimin başlangıcında başarı düzeyi yüksek olması ve psikolojik sorunları bulunmamasına karşılık okulda yaşanan ve fiziksel şiddete varan akran zorbalığı, dışlanma, aşağılanma, ayırımcılık, sosyal izolasyon nedeniyle sosyal ve psikolojik açıdan kendisine zarar verecek kadar rahatsızlandığı, bir kez akranlarını şikayet etmesi sonucunda ardından akranlarının bu şikayetle ilgili kendisine dönüş yapması ve şikayetten sonuç alınmadığını görmesi nedeniyle yaşanan sorunları okul idaresine aktaramadığı, aktarmasının da kendisinden beklenemeyeceği, okul idaresinin buna yönelik herhangi bir tedbir almadığı, neticede yaşanan sıkıntılar nedeniyle davacı küçüğün yeme-içme sorunları, sinirlilik, huzursuzluk, konsantrasyon güçlüğü, değersizlik hissi, uyku ve sinir problemleri yaşadığı, yaşanan bu problemler sonucunda davacının dönem içerisinde başka bir okula kaydının alınmak zorunda kalındığı anlaşılmaktadır. Bu durumda ortaya çıkan sorunla baş etme ve eğitim gören bireylerin psiko-pedagojik ve psikososyal bütünlüklerini koruma görev ve yükümlülüğü bulunan davalı eğitim kurumunun koruma, denetim ve gözetim yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmemesi nedeniyle verdiği hizmetin ayıplı olması sonucunda davacı tarafın sözleşmeden dönme ve bedel iadesi talebi ile maddi ve manevi tazminat talebinde haklı olduğu kanaatine varıldığı—’ gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile; 11.976,00.TL maddi tazminat, 5.000,00.TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, karara karşı davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesince;’—Mahkemece iddianın ispatlandığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, dosyada dinlenen tanık beyanları ve toplanan taraf delillerinin içeriğine göre, davacının akran zorbalığı, sosyal izolasyon, akran fiziksel ve duygusal şiddeti ve dışlanma gibi davranışlara maruz kaldığı hususunun somut olaylara dayalı olarak ispat edilemediği anlaşılmaktadır. Davacı tanıklarının iddiaya konu olaylara ilişkin görgüye dayalı somut beyanları bulunmadığı gibi, denetim ve gözetim yükümlülüğünün yerine getirilmediği konusunda da somut bilgilerine rastlanamamıştır. Hükme esas alındığı anlaşılan psikolog beyanının davacı ile görüşme üzerine düzenlendiği, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunun ise davacının yaş dönemine ve eğitim kurumlarının görev ve yükümlülüklerine ilişkin genel değerlendirmeler ve kanaat içerdiği, davalının denetim ve gözetim yükümlülüğünün ihmal edildiğine ilişkin somut saptamada bulunulmadığı, söz konusu tarih itibariyle yürürlükte olan milli eğitim bakanlığı rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri yönetmeliğine göre bireysel rehberlik hizmetinin öğrenciyi sorun çözme çabasında alanın bilimsel yöntemlere göre desteklenmesi temeline dayandığı, bu doğrultuda davacı ve ailesiyle görüşmeler yapıldığı, davacıya profesyonel destek alınması konusunda tavsiyede bulunulduğunun her iki tarafın da kabulünde olduğu, keza davacının profesyonel destek aldığı, sunulan ve itiraza uğramayan davalı taraf kayıtlarına göre davacıyla müteaddit defalar bireysel görüşmeler gerçekleştirildiği, dosya kapsamına göre davalıya atfı kabil kusurun kanıtlanamadığı anlaşıldığından, koşulları oluşmayan maddi ve manevi tazminat isteminin reddi gerekirken, hatalı değerlendirme ile kısmen kabul kararı verilmiş olması doğru olmamıştır—-.’ gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, İstanbul Anadolu 1. Tüketici mahkemesinin 03/05/2018 tarih, 2014/1373 esas 2018/346 karar sayılı kararının …nun 353/1-b.2 maddesi gereğince kaldırılmasına, yeniden hüküm tesisi ile; davacının maddi ve manevi tazminat davasının reddine, karar verilmiş, verilen bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgeler ile özellikle ilk derece mahkemesi tarafından dosyaya kazandırılmış olan bilirkişi raporunun incelenmesinde; Bilirkişiler kimya mühendisi eğitimci Profesör ve Uzman Psikolog tarafından düzenlenmiş olan 14.03.2018 tarihli raporlarında ; ‘—…’ ın davalı eğitim kurumunda akran zorbalığı, sosyal izolasyon, akran fiziksel ve duygusal şiddeti ve dışlanma gibi davranışlara maruz kaldığı, öğrenilmiş çaresizlik duygusu sonucunda depresyon belirtileri yaşadığı, kendisini değersiz gördüğü, öz saygısının düşük olduğu, suçluluk duyguları yaşadığı, kişilik, psikolojik, pedagojik, sosyal ve akademik gelişiminin bu süreçte olumsuz şekilde etkilendiği, davalı eğitim kurumunun ise bu sorunlarla baş etme ve eğitim gören bireylerin psikopedagojik ve psikososyal bütünlerini koruma görev ve yükümlülüğünün bulunduğu, mahkemeye intikal eden iş bu davada davalı eğitim kurumunun, eğitim gören bireylerin, psikososyal açıdan koruma, denetim ve gözetim yükümlülüklerini ihmal ettiği, yeterli danışma hizmeti sunmadığı, akranlar arasında yaşanan çatışmalara müdahale etmede yetersiz kaldığı düşünülmektedir–” yönünde görüş bildirmişlerdir. HMK’nın 266 ve devamı maddeleri uyarınca çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde hakimin, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği düzenlenmiştir. Bilirkişi raporunu hazırlarken, raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu Yargıtay denetimine elverişli olacak şekilde bilgi ve belgelere dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hükme dayanak yapılabileceğinin gözden uzak tutulmaması gerekir.

Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir. Somut uyuşmazlıkta; İlk derece mahkemesinin hükmüne dayanak yaptığı bilirkişi raporunu tanzim eden eğitimci kimya mühendisi bilirkişinin pedagoji alanında ve eğitim mevzuatı konusunda uzman olup olmadığı anlaşılamadığı gibi, tarafların bilirkişi raporuna itirazında ileri sürdüğü iddiaları karşılar mahiyette değildir. Mahkemece mevcut rapor yeterli görülmüştür. Ancak itirazların yerinde olup olmadığının belirlenmesi özel bir bilgiyi gerektirdiğinden eksik inceleme ile hüküm verilmiştir.  halde, bu konuda rapor düzenlemeye ehil ve donanımlı pedagog , eğitimci ve psikologtan oluşan akademik kariyere sahip 3 kişilik yeni bilirkişi kurulundan, tüm dosya kapsamı değerlendirilmek ve tarafların iddia ve savunmalarını karşılayacak şekilde, taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli bilirkişi raporu alınmak sureti ile hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile ve yetersiz bilirkişi raporu alınarak yazılı şekilde hüküm tesisi usûl ve yasaya aykırı olup bozma bozmayı gerektirmiştir.

2-Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle, Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, 2. bent gereğince davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edenlere iadesine, HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 24/05/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Söz konusu kararda özetle; Okul idaresinin akran zorbalığı konusunda bizzat denetim gözetim ve yaptırım zorunluluğu olduğundan bahsetmektedir. İlgili işbu karara resmi olarak Yargıtay’ın karar arama sayfasından ve aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz. https://karararama.yargitay.gov.tr/YargitayBilgiBankasiIstemciWeb/

ÖTE YANDAN, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, vermiş olduğu bir kararda velisi bulunmayan çocuk açısından sivil toplum kuruluşlarının Mahkemeye başvuru yetkisini dolaylı ve kısmen de olsa tanımıştır. Dolayısıyla akran zorbalığının gerçekleştiği okullarda eğer idari ya da ceza, şikayet bir makul yöntem olarak ortaya çıktığında, o yer barolarının insan hakları komisyon ya da ilgili birimlerinin veya varsa çocuk hakları, LGBTİ+ hakları, ayrımcılık temaları üzerine çalışan sivil toplum kuruluşlarının mekanizmaları hayata geçirmesi önünde bir engel yoktur.

Son olarak; Ankara Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi’nin bu alanda, yazdığı makaleleri, öğretmenlere yönelik el kitaplarını aşağıdaki linkte paylaşıyorum. İlgili makaleler de oldukça yol göstericidir. İşbu makalemin tüm okuyucularıma faydalı olması dileğimle, keyifli okumalar.(17.01.2024 Tarihli Makalem, güncellenmiştir. burcuakar.net)

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Daha fazla bilgi için Çerez Politikası