Devlet memurları için idari dava kılavuzu

 

Kuvvetler ayrılığı ilkesinin uygulamadaki yansıması demokrasimizin geldiği yer için de bir referans olacaktır.

12 Eylül 2010 referandumunun 13. maddesi olan “Disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz.“ ifadesi (1)referandumda Evet sonucunun çıkması sonucunda anayasanın 129. Maddesinde yerini aldı. İdari yargı denetimi dışında disiplin cezaları vermeye alışmış amirlerin işi önceki döneme göre biraz daha zor. Her ne kadar yargının yürütmenin etkisi altında kalması sebebiyle kararlarını özgürce verebileceğine yönelik kaygılarımız olsa da en azından hükümetin temel politikalarına bariz şekilde ters gözükmeyen kararların çıkabileceğini söylemek safdillik olmayacaktır. Nitekim son birkaç yıldır devlet memurları lehine ve idare aleyhine idare mahkemesi kararlarının çıktığını görebilmekteyiz (2).

Disiplin kararlarının yargı denetimine açılması idareciler için olduğu gibi biz devlet memurları için de yeni olduğundan dolayı üzerinde çalışılması gereken bir alan. Konu kuşkusuz hukuk uzmanlarının ve avukatların yetkinlik alanı içinde. Bununla birlikte her devlet memurunun ve özellikle sendikacının bu alanda temel bilgi sahibi olması hukuksal mücadelenin daha sağlıklı ve hızlı yürümesine fayda sağlayacaktır. Bazı sorunlar avukatın önüne geldiğinde sorunun yaşandığı süreç boyunca memurun gözden kaçırdığı veya önemsemediği olguların önemli olduğu anlaşılabiliyor. Bu son safhaya gelindiğinde işte bu sebeple iş işten geçmiş olabiliyor; yeterli delil ve söylem sıkıntısı yaşanabiliyor. Böyle bir durumda avukatın davayı kazanma ihtimali de düşük oluyor.

Kamu sendikaları açısından bir diğer sıkıntı yeterli sayıda sendika avukatının bulunmaması. Durum böyle olduğu için sıklıkla doğrudan avukat ile görüşmek mümkün olmuyor. Avukatların telefon ve görüşme talebi bombardımanından bunalmasını engellemek için sendika temsilciliklerinde hukuk birimi sorumluları belirleniyor. Bunlar mağduriyete uğramış memur ile avukat arasında aracılık yapıyorlar. Bu ise iletişim kanallarının uzaması sebebiyle süreci yavaşlatabiliyor, yılgınlık yaratabiliyor.

Tüm bu sebeplerden dolayı memurların ve özellikle memur sendikacılarının temel idari hukuk bilgilerini edinmesi önem kazanıyor. Bu yazımda söz konusu amaç doğrultusunda giriş niteliğinde ve geliştirilmeye açık olarak basit bir kılavuz sunmaya çalışacağım. Ancak esas olanın bir hukuk uzmanın görüşleri olduğunun altını bir kez daha çizmek gereği duyuyorum.

Memurların idarenin karar ve fiillerine karşı itiraz şekilleri idarenin ne tür bir karar veya fiil işlediğine bağlı olarak değişiyor:

1)      İdarenin bir memura verdiği disiplin cezası: Örneğin uyarı veya kınama cezası.

2)      İdarenin ceza niteliği taşımayan bir karar veya fiili: Örneğin bir komisyon üyesini usulsüz olarak görevinden alması.

Birinci maddede bahsedilen disiplin cezası verilmeden önce memurun yazılı savunmasının alınması zorunlu(3,4). Bu savunmaya rağmen Uyarı, Kınama veya Aylıktan Kesme cezalarından biri verildi ise yedi gün içinde bulunduğunuz ilin mesleğinizle ilgili disiplin kuruluna, kademe ilerlemesinin durdurulması veya daha yüksek bir ceza için ise yüksek disiplin kuruluna itiraz edebilme hakkına sahipsiniz (5). İl disiplin kuruluna vereceğiniz bir itiraz dilekçesini bir il merkezinde yaşıyorsanız doğrudan valiliğe, ilçede yaşıyorsanız “… Disiplin Kurulu’na iletilmek üzere …. Kaymakamlığı’na” ibaresi taşıyan bir dilekçeyi kaymakamlığa sunabilirsiniz.

İdare Uyarı veya Kınama gibi bir disiplin cezası değil de ikaz yazısı gönderdi ise Danıştay içtihatlarına göre bunu da idari yargıya götürmeniz mümkün. Bu konuda yaşanan bir davada yerel mahkemenin idarenin disiplin cezası vermediği ve bu sebeple iptal kararı verilemeyeceği yönündeki kararı Danıştay tarafından bozulmuştur(6).

İdarenin verdiği disiplin cezası öncesindeki soruşturma safhasına da değinmek gerekiyor. Gerek yerel mahkemelerin gerekse Danıştay’ın içtihatları soruşturmayı yapanla cezayı verenin aynı kişi olması durumunda cezayı iptal yönünde oluyor. Bunun anlamı soruşturmayı açan amirin bağımsız bir muhakkik ataması gerektiği oluyor. Amir bir suç isnadı yaptığında yazılı savunma isteyip ardından ceza veremez. Savunma safhasından evvel muhakkik ataması gerekir. Muhakkik soruşturması safhasında verilen ifadeler savunma yerine geçmez. Savunma, muhakkik raporuna istinaden amir tarafından istenir.

Amir, savunma yazısını yeterli görmeyip ceza verirse savunmayı neden yeterli görmediğini belirtmek durumundadır. Yani kararını gerekçeli vermek durumundadır. Böyle yapmadıysa cezaya karşı usul itirazı yapabilirsiniz (disiplin kurulu veya idare mahkemesi safhasında).

Gerek disiplin kurulunun gerekse yüksek disiplin kurulunun mevzuat gereği 30 gün içinde karar vermesi gerekiyor (7). Ancak bu sürenin kurulun istediği belgelerin (idarenin savunma istem yazısı, savunma yazısı, ceza tebellüğ yazısı vb.) kurula ulaşmasından itibaren başladığına dikkat çekmek gerekiyor. Bu sebeplerle özellikle ilçe ve beldelerde yaşayan memurların yaptığı itirazlara yanıt gelebilmesi bir buçuk iki ayı bulabilir.

Disiplin kurullarının ceza verme yetkisi yoktur. Kendilerine gelen itirazı kabul veya ret edebilirler. İtirazınız kabul edildiyse cezayı veren amir ya cezayı iptal etmek zorunda ya da bir düşük cezayı vermek durumunda. Söz konusu disiplin cezası bir Uyarı cezası ise daha düşük bir ceza olmadığı için cezanın kalkması gerekiyor. Eğer söz konusu olan örneğin Kınama cezası ise bunun bir düşüğü Uyarı cezası olduğu için ceza amirinizce Uyarı ’ya çevrilebilir. Bu durumda Uyarı cezasının iptali için gene disiplin kuruluna itiraz hakkınız olduğunu belirtmek gerekiyor.

Disiplin Kurullarının oturumlarında görüşmesi yapılan memurun bağlı olduğu sendikadan bir temsilcinin bulunması “Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmelik ”’in 4. Maddesi “d” fıkrasında tanınmış bir hak. Bu sebeple disiplin kuruluna götürdüğünüz bir disiplin cezanız söz konusu ise kurulda yer almaya yetkili sendika temsilciniz ile istişare yapmanız faydalı olacaktır. KESK’e bağlı gibi sendikalar içinde disiplin kurullarının hükümetin adamları ile dolu olması dolayısıyla kurula temsilci göndermeme, ilgisiz kalma gibi eğilimler gözlenebiliyor. Oysa sol toplumun her alanında sesini duyurabileceği kadar duyurma ve mücadele etme azminde olmalı. Hiçbir alan sistemin temsilcilerine teslim edilmemeli.

İkinci maddede belirtilen idari karar ve fiillere karşı itiraz makamı ise bir üst idari makamdır. Bunların hangi makam olacağı her iş kolu için ve her meslek grubu için farklılık gösteriyor. Bunlarla ilgili çizelgeler çalışanın bağlı olduğu bakanlıkça düzenleniyor ve ilgili bakanlığın web sitesinde yayınlanıyor. Şikâyet ettiğiniz makam atlanarak bir üst makama yapacağınız yazılı başvurular 60 gün içinde ret edilir veya yanıtlanmaz ise onun bir üstü olan makama başvuru hakkınız var. En üst makam ilçede çalışıyorsanız kaymakamlık, il merkezinde çalışıyorsanız valilik oluyor. Eğer bunlardan birinde de sonuç alamadıysanız idari mahkemeye başvuru hakkı elde etmiş olursunuz. İdare mahkemeye daha evvel başvurursanız mahkeme dosyayı yanıtlaması için ilgili idari makama gönderir ve sürenin tamamlanmasını bekler.

Şikâyet gerekçeniz birinci maddede bahsedilen hakkınızda verilen bir disiplin cezası ise ve disiplin kurulu itirazınızı ret ettiyse hakkınızı 2010 anayasasına göre yargıda arayabilirsiniz. Bunun için başvuracağınız yargı makamı idare mahkemeleri. İdare mahkemeleri devlet ile memurun veya vatandaşın karşı karşıya geldiği hukuksal sorunları ele almak üzere kurulan mahkemelerdir. Çalışma ilkeleri İYUK olarak anılan 2577 Sayılı İdari Yargı Usul Kanunu (8) ile belirlenmiştir.

İdari mahkemelerde esas olan yazılı belgelere dayalı yargılamadır. Nadiren tanık dinleme, bilirkişiye başvurma veya duruşma yapılır. Bu sebeplerle bir idari davada söyleminizi destekleyecek özellikte belgeler sunduğunuz ölçüde kazanma ihtimaliniz artacaktır.

İş yaşamında sorunların ortaya çıkma aşamasında belgeler elde edilirse idari dava aşamasında daha sağlıklı kararların önü açılabilir. Örneğin amiriniz usulsüz bir görev değişliği yapıyorsa ya da örneğin yardımcınızı başka bir birime meşru bir neden olmaksızın atayıp üzerinizde baskı oluşturmaya çalışıyorsa bu değişikliği neden yaptığına dair bir soru içeren dilekçe verebilirsiniz. Bu dilekçe ve verirse bu dilekçeye yanıt olarak amirinizin yazısı idari dava safhasında sağlam bir delil olabilir. Bu gibi yazılı belgeler oluşturulmadığında idari dava safhasında yapacağınız iddiaların soyut kalabileceğini ve idare mahkemelerinin nadiren tanık dinlediğini unutmayın.

İdari dava nasıl açılır?

Yukarıda anlatıldığı şekilde idari yollardan şikâyetinize sonuç alamadıysanız idari yargı yoluna başvurma hakkını elde etmiş oluyorsunuz. Bu safhaya bir avukatla görüşüp hazırlanmakta fayda var. Eğer şikayet konunuz sendikayla ilgiliyse örneğin işyerinizdeki sendikal etkinliğiniz idarece engelleniyorsa davayı sendika açacaktır ve dolayısıyla sendikanın avukatı davayı açma ve takip etme işini üstlenecektir. Bu durumda sizin yapacağınız iş konuyla ilgili delilleri, belgeleri hazırlamak ve avukata iletmek gibi işler olacaktır. Eğer şikayet konusu doğrudan sendikanın varlığına yönelik değil de kişisel varlığınıza yönelik ise örneğin mobbing olarak anılan iş yerinde sistematik baskı ve yıldırma uygulamalarına maruz kalıyorsanız sendikanız sizin adınıza dava açamaz ve takip edemez ancak sendika avukatı danışmanlık yapabilir ve dava dilekçesini hazırlayabilir. Böyle bir durumda sizin bazı işleri de yüklenmeniz gerekebilir.

İdari bir dava dilekçesinde şu kısımlar olmalıdır: Davacı, davalı, suç, açıklama, hukuki deliller, hukuksal dayanaklar ve sonuç. Varsa dosya ekleri de numaralandırılarak iliştirilir. Örneğin konu disiplin cezası ise il disiplin kurulunun ret yanıtı verdiği yazıyı mutlaka ek olarak iliştirmelisiniz. Ek dosyaları orijinal dosya değil de onun fotokopileri olabilir. Mahkeme zaten orijinal belgeleri ilgili idareden isteyecektir. İdari dava açma konusunda örnek dilekçeleri internette bolca bulmak mümkündür.

İl merkezinde yaşıyorsanız doğrudan idare mahkemesine ilçede yaşıyorsanız ilçenizdeki adliyenin nöbetçi asliye hukuk mahkemesi hâkimliğine vermeniz gerekiyor dava dilekçenizi. Nöbetçi asliye hukuk mahkemesi hâkimliğine vereceğiniz dilekçenin en üstünde örneğin “Ankara İdare Mahkemesi Başkanlığı’na Gönderilmek Üzere Polatlı Asliye Hukuk Mahkemesi Başkanlığı’na” şeklinde bir ibarenin bulunması gerekiyor. Dolayısıyla yapacağınız bir havale işlemi olacak. Nöbetçi asliye hukuk hakimi dilekçenizi imzalarsa havale onayını vermiş demektir ve o mahkemenin Yazı İşleri’ne gidip havalenin sisteme girilmesi safhasını halletmeniz gerekecek. Nöbetçi asliye hukuk hâkimini odasında bulamazsanız bunu belirterek diğer bir hâkimde de havale işlemini yapmanız mümkün. Yazı İşleri’nde sisteme giriş yapılınca memur veznesine gidip dava harçlarını yatırmak gerekir. Bu işlem de hallolunca postaneden yargı giderleri avansı denilen ve 2012 yılı için yaklaşık 100 TL olan ücreti ilgili mahkemeye havale etmek gerekiyor. Vezneye ödenen ücret, yargı giderleri avansı ve posta masrafları gibi masraflar toplandığında yaklaşık 150 TL civarlarında bir maliyeti oluyor idari dava açmanın. Bunun bir kısmı davayı kazanmanız halinde size geri ödenebiliyor.

Açtığınız davanın durumunu UYAP web sitesinden görebilmeniz mümkün (9). TC kimlik numaranız, nüfus cüzdanı seri numaranız ve davanın kaçıncı idare mahkemesinde açıldığını bilmeniz internet üzerinden sorgulamanız için yeterli.

İdari davaların sonuçlanma süresi hem başvurduğunuz mahkemenin iş yoğunluğuna hem de dava konusuna bağlı olarak farklılık arz edebilir. Genellikle 6-12 ay arasında sonuçlanıyor. Mahkeme kararı hem davalıya hem de davacıya tebellüğ edilir. Tebellüğ tarihinden 30 gün sonra hüküm kesinleşir. Yani her iki taraf da itiraz etmezse süre dolduktan sonra herhangi bir şekilde itiraz, temyiz yolu mümkün değil. Bu sebeple 30 gün dolmadan evvel hükmü incelemek ve karar vermeniz gerekir. Tek hâkimli kararların temyizi bölge idare mahkemesine yapılır. Çok hâkimli bir kararın temyizi ise Danıştay’a yapılır. Danıştay’a yapılan temyiz başvurularının durumunu Danıştay web sitesinde (10) “Dosya sorgulama” linki üzerinden takip edebilmeniz mümkün. Bir istatistik çalışmasına göre Danıştay’a gönderilen dosyaların sonuçlanması ortalama 9 ayı buluyor. Bununla birlikte sonuçlanması 3-4 yılı bulan dosyaların da olduğunu da gözleyebiliyoruz.

Yerel mahkemenin yani il idare mahkemesinin verdiği kararı temyiz etmek yürütmeyi durdurmaz. Temyiz eden hangi taraf olursa olsun idare mahkemesinin verdiği karar 30 gün içinde uygulanmak zorundadır (11). İdare mahkemesi lehinize karar verdi ve yürütme organı bunu uygulamıyor ise 30 günden sonra idare aleyhine tazminat davası açabilirsiniz. Eğer amiriniz mahkeme kararını kasıtlı olarak yerine getirmiyorsa hem idareye hem de amirinizin şahsına yani iki tazminat davası birden açabilirsiniz (12).

Danıştay, temyiz için gelen dosyaya ret yanıtı verirse yerel mahkemenin kararı onanmış olur. Ancak temyiz başvurusunu yapan idare değil de bir kişi ise ve söz konusu kişi evrensel insan haklarının ihlal edildiğini iddia ediyorsa 2010 Referandumu ile kabul edilen madde gereği anayasaya bireysel başvuru hakkını kullanabilir. Bu haktan fiili olarak yararlanabilme olanağı 23 Eylül 2012 tarihinde başlamıştır.

Danıştay temyizi kabul ederse dosya yerel mahkemeye tekrar gönderilir ve idare mahkemesi davayı yeniden görüşür.

Hangi davalara idare mahkemeleri bakmaz?

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamında (13) suç olarak tarif edilen fiiller idari mahkemelerce değil adli mahkemelerce ele alınıyor. Darp, cinsel taciz, hırsızlık gibi fiiller TCK kapsamına giriyor ve suç duyurusu Cumhuriyet başsavcılıklarına yapılıyor. Savcılığın yaptığı soruşturma neticesinde suçun işlendiğine dair güçlü deliller olduğuna kanaat getirilirse dosya ceza mahkemesine gönderiliyor ve kovuşturma safhasına geçiliyor. Basit ceza konuları Sulh Ceza Mahkemeleri’nin daha ciddi suçlar ise Asliye Ceza Mahkemeleri’nin alanına giriyor. Suç cinayet, linç gibi fillerle ilgiliyse bunlara Ağır Ceza Mahkemesi bakıyor.

Dolayısıyla çalışana darp, cinsel taciz, işyerinde cüzdanınızın çalınması gibi durumlarda Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunabilirsiniz. Eğer suçu işleyenin devlet memuru olduğunu düşünüyorsanız ayrıca idari soruşturma talebiyle söz konusu kişinin amirliğine de şikayet dilekçesi verebilirsiniz. Yani hem adli soruşturma hem de idari soruşturma aynı yapılabilir. Birinin olması diğerini engellemez. Örneğin okul müdürü bir öğretmen olan sizi eliyle ittirdi ise hem basit darp şikayetiyle Cumhuriyet Başsavcılığına adli hem de bir üst amirine idari şikayette bulunabilirsiniz. Bu gibi durumlarda yeterli şahit ve diğer deliller çok önem taşır. Aynı örnekten gidersek ittirme fiiline şahitlik edecek kişilerin ya da örneğin olay koridorda oluyorsa güvenlik kamerası kaydının belirleyici önemi var. Şahit bulamazsanız veya şahidin savcı veya muhakkik karşısında ifade değiştireceğinden şüphe ediyorsanız şikâyetiniz sonuç vermeyecektir. Bu gibi durumlarda savcıların “Soyut iddiadan dolayı kovuşturmaya yer olmadığı” kararı verdiği bilinmektedir.

Mobbing Davaları

İş hukukunda dünyada da yeni sayılabilecek bir kavram olarak mobbing (14) çalışanın işyerinde sistematik baskı ve yıldırmaya maruz kalması anlamına geliyor. Son yıllarda Türkiye hukuk sisteminde de yerini almaya başladı ve çalışan lehine mobbing kararları çıkmaya başladı.

Mobbing için ayırıcı tanı işyerindeki sadece baskı ve yıldırma amaçlı karar ve fiillerin var olması değil bunların sistematik şekilde uygulanıyor olmasında. Bunu delillendiren yeterli sayıda belge ile idare mahkemesinde manevi tazminat davası açabilmek mümkün. Söz konusu olan tazminat talebi olduğu için idari silsile atlanıp doğrudan idare mahkemesine başvurulabilir. Davacı siz davalı ise çalıştığınız yerleşim yerinin en yüksek amirliğidir yani ilçedeyseniz kaymakamlığı il merkezindeyseniz valiliği dava edeceksiniz okul müdürlüğünü veya hastane başhekimliğini değil. Çünkü okul, hastane vb. kurumlar ya valiliğe ya da kaymakamlığa bağlıdır. Zaten davayı kazanırsanız örneğin valiliğe karşı tazminat kazandığınızda bu ceza ilgili alt kuruma (okul, hastane vs.) rücu ettirilir. Eğer kusurun idarenin rutin işleyişinden ziyade idarede bulunanın şahsi kusurundan kaynaklandığı bariz şekilde görünüyorsa tazminat idareden değil idareciden tazmin edilebilir

1) http://www.anayasa.gen.tr/5982.htm

2) https://yedek.mobbing.org.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=104:hemirenin-zaferi&catid=29:idari-yargi-kararlari&Itemid=14

http://www.memurlar.net/haber/223312/

http://www.memurlar.net/haber/246996/

http://www.memurlar.net/haber/221092/

3) http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/388.html

4) Anayasanın 129. maddesi ve  657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 130. maddesi

5) 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 135. maddesi

6) http://www.memurlar.net/haber/223310/

7) 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 135. maddesi

8) http://www.danistay.gov.tr/idari_yargilama.htm

9) https://vatandas.uyap.gov.tr/vatandasportal/index.html

10) http://www.danistay.gov.tr/

11) 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. Maddesi’nin 3. fıkrası

12) 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. Maddesi’nin 4. fıkrası

13) http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k5237.html

14) https://yedek.mobbing.org.tr/

 

 

Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Daha fazla bilgi için Çerez Politikası