Turgay ÖZTÜRK

Yurtdışında yapılan bazı araştırmalar ve yurt içindeki konuyla ilgilenen kişiler genellikle mobbingin kar amacı gütmeyen kurum ve kuruluşlarda  yaşandığını söylemektedirler. Bu kuruluşlarda mobbing vakalarının yaygın olduğuna kuşku yok ancak Dünya’da ve  Türkiye’de özel sektörde mobbing tahminlerin üzerinde bir yer tutmaktadır. Çalışma Bakanı Çelik  bir soru önergesine verdiği cevapta mobbing ile ilgili olarak açtıkları  Alo 170 hattını 2 yıl içinde 5890 kişinin aradığını ve bunun %67 sinin özel sektör,%33’ünün ise Kamu sektöründen olduğunu açıklamıştır.

Kamu sektöründe çalışanların özlük hakları yasalar, tebliğler, yönergelerle kesin olarak belirlendiği halde özel sektörde iş kanunlarının aksine  şirketten şirkete, patrondan patrona veya yöneticiden yöneticiye farklı uygulamalar görülmektedir. Kim daha otoriter ise, kim küçük dağları ben yarattım, büyükleri babam diyorsa  o kadar güzel mobbing uygulaması yapabiliyor.

Kim  sahip olduğu pozisyonunu  hasbelkader  elde ettiyse yada babasının teslim ettiği şirketi en Türkiye’de  başka hiç kimsenin kendisinden daha iyi yönetemeyeceğini düşünüyorsa, çalışanların kendisinin köleleri olduğunu, istediğini işe alıp istemediğini işten atabileceğini, üstelik kendince bezdirip kaçırmayı düşündüğü çalışanına annesinin soyundan sülalesine ağzındaki  inci taneleri  birer birer dökülürken ağzından çıkan baloncukların(!) inciler etrafında oluşturduğu gökkuşağının bütün renklerini görmek mümkünse.

Bunlar tecrübeyle sabit. Özel sektörde yirmi yedi yılını tamamlamış, çoğunluğu finans sektörü olmak üzere farklı sektörlerde masanın önünde, arkasında, hiyerarşinin bilumum seviyelerinde bulunmuş biri olarak söylüyorum. Özel sektör patronlarının bazıları mobbingin  kelime anlamını  bilmeseler de uyguladıkları metodun mobbing olduğunu, çalışanları bezdirip kaçırmak için uyguladıkları yöntemin   kıdem tazminatı, ihbar tazminatı vb sosyal hakları ödemeyerek şirketinde sağlayacağı finansal yarar kadar, iş hayatında bu kadar yaygınlaşacağını, sadece çalışanın bezdirip kaçırılmasıyla sonuçlanmadığını, intiharlara sebep olduğunu , ailelerin dağılmasına, mutsuzluklara hatta kendi iş yerinde yada yönettiği şirkette verimsizliklere neden olduğunu anlayabilselerdi emin olun mobbing yada yerine geçecek bütün kelimelerin patentini alırlardı.

Özel sektörde çalışan bir arkadaşım, Türkiye’de tanınırlığı yüksek bir şirketin uyguladığı yöntemi söylediğinde şok geçirmiştim. Holding bünyesindeki bu şirkette çalışanların bir bölümü pirim usulü çalıştığı gerekçesi ile kıdem tazminatı haklarının bulunmadığını, her yıl birkaç personelin  yönetici tarafından çağrılıp bunun sözlü olarak tebliğ edildiği, kıdem tazminatının aslında hesaplanıp tahakkukunun yapılacağını, personelin banka hesabına havale yapılıp formalitenin tamamlanmasından sonra kıdem tazminatını bankadan personel tarafından  çekilip şirkete dönen personelin elinden o parayı açıktan iade aldıklarını, bunu yapmayanlar ile yola devam edemeyeceklerini söylemişler ve bunu uygulamışlardı. Başka bir yerde iş bulamama korkusu ile birçok personelin bu yönteme boyun eğdiğini, patronun kıdem tazminatını hem gider yazarak daha az vergi ödediğini hem de açıktan aldığı nakdi cebine atarak çifte kavrulmuş lokum tadında bir başarı elde ettiğini , diğer personelin de bu psikolojik baskı altında ne yapacağını bilemediğini anlatmıştı.

Yine özel sektörde  kendi alanında  üst sıralarda  yer alan güzide bir şirket patronu, şirketinde bazı sorunlar olması ve bunu düzeltmek amacıyla uzun araştırmalar sonunda referansları da iyi olan bir personeli transfer etmek üzere görüşmeye karar veriyor. Transfer etmek üzere görüşülen personel çalışma hayatında uzun yıllar geçirmiş büyükşehirde yaşayan birisi. Görüşmelerde dostumuz patrona taleplerini bildiriyor, patron beklentilerini söylüyor , birkaç görüşmeden sonra mutabakat sağlanıyor. Patron transfer ettiği yöneticiye  kendi şirketine gelmesi için şirketinin bulunduğu Anadolu kasabasında ev kirası vereceğini, şirketin sıfır araba alarak tahsis edeceğini, maaşı anlaştıkları gibi olacağını söylüyor. Personel ise patrona, özel sektörde bordroların düşük hazırlanıp bir kısım maaşın açıktan ödenmesinin yaygın bir uygulama olduğunu  ancak kendisinin bunu kabul edemeyeceğini söylüyor. Patron bunu da kabul ediyor ve el sıkışıyorlar.

Personel ile şirket arasında yapılan sözlü mutabakatı yazılı hale getiriyorlar belli süreli sözleşmeyi  taraflar imzaladıktan sonra  işe başlıyor.  Personel işe koyuluyor, şirketin baştan aşağıya analizini yapıp patrona sunuyor. Patron bundan pek hoşnut değil, çünkü doğruları duymak canını sıkıyor. Patrona sunulan reçeteyi gözardı ediyor, geçmiş alışkanlıklarındaki gibi yöneticisine danışmadan kararlar veriyor. Yöneticisi odasında çalışırken onu by-pas yaparak  zaman zaman yöneticisinin altındaki personel ile iş yürütüyor. Aradan aylar geçtiği halde yöneticisine mütevazi bir daire bile bulamıyor ve sorduğunda “ arkadaşlar arıyorlar” diyor. Bunu gören yönetici dostumuz  çocuklarının okula başlama zamanının yaklaştığını, bir an önce ev bulması gerektiğini düşünerek bir ev buluyor. Patron ne de olsa bir iş adamı, bu firma onlarca yıldır faaliyette patron nasıl olsa ev kirasını verir düşüncesi ile sorun etmiyor. Aylar sonra patronuna ev kirasını hatırlatıyor. Patron pis pis gülerek bu kadar ev kirası ödeyemeyeceklerini, ancak söz konusu kiranın yüzde yetmişbeşini verebileceğini söylüyor. Yönetici çaresiz kabul ediyor, üzerini ben tamamlarım diye düşünüyor ve işlerine devam ediyor. Bir üre sonra patron yöneticisine tahsis ettiği aracın üzerinde yakıt alımı ilgili taşıt taşıma sisteminde değişiklik yapıyor, bunu şirketin e-mailinden gören yönetici bir anlam veremiyor ve beklemeye koyuluyor.

İşin kokusu birkaç gün içinde çıkıyor. Bir akşamüzeri mesai çıkışında patron ayak üzeri çıkış kapısının önünde araçtaki özel eşyalarını almasını, aracın kendisine lazım olduğunu söylüyor. Aracın anahtarını alıp diğer bir personele veriyor. Yöneticinin tavırlarından rahatsız olup bir araç temin ediyor ve daha sonra bu aracı daha eski bir araç ile değiştiriyor. Bunlar yetersiz kalıyor ve yöneticisi ile konuşmadan mali müşavirini arayıp yöneticisinin SGK primlerinin ödendiği rakamın üçte birine düşürülmesini söylüyor. Maaş aynı fakat SGK primlerinin matrahını üçte birine düşürdüğü için maaşın üçte ikisini açıktan ödüyor. Ardından iki yöneticisini yanına çağırıp sektördeki krizden dolayı altı aylık süre ile % 25 indirim yapacağını, bu süre sonunda yeniden görüşebileceklerini,  kabul etmezler ise gitmeleri halinde gönül koymayacağını söylüyor. Yönetici maalesef kabul etmek zorunda kalıyor. Şirketin patronu kendince farklı düşünceler içinde yöneticisine bazen küsüyor, şirketin ofisine birkaç gün hiç uğramıyor. İmza işleri için bulunduğu şirket dışındaki bir noktaya evraklar ile birlikte gelmesini söylüyor.

Patron şirketine  yönetici değil sanki ofis boy istihdam etmiş.  Telefonda kafasına takılan bir konuda ağzına geleni söylüyor, özellikle kendisinin yanında gövde gösterisi yapabileceği birileri varsa ses tonunu daha da yükseltiyor. O kadar ki yöneticisi şirketinin çözümlenmesi gereken problemlerini çözmek üzere gittiği ortamlarda telefon açıp ağzına geldiği gibi konuşarak personelinin moralini bozuyor, motivasyonu düşüyor.   Personelin odasına kamera yerleştirmiş ve dişlerin çürüklerini görebilecek kadar zoom yaparak sürekli odayı izliyor, bilgisayarına takip programı yerleştirtiyor ve yapılan işleri, girilen programları görmeye çalışıyor. Anlamsız  ve yersiz iş isteklerinde bulunuyor. Müthiş bir paranoya içinde, kendine ve başkalarına hiç güveni yok. Personeli üzerine korku salmış, herkesi sindirmiş şirkette olumsuz bir iklim sürüyor.

Madur yönetici kendi maddi sıkıntıları içinde boğuşurken patronuna  ev kirasını tekrar hatırlattığında ödemeyeceğini söylüyor. İşten çıkartmayacağını ancak gitmek isterse gönül koymayacağını tekrar söylüyor. Yöneticisi yaptıkları yazılı sözleşmeye neden uymadığını, satıcı firmalarla sözleşmenizde değişiklik yapabiliyormusunuz? Bankalar ile sözleşmenizi kafanız göre uygulayamıyorum diyebiliyormusunuz? Sorularını sorunca patron “onlar ile karıştırmayalım” diyor. Yani işin özeti, ben seni bezdirip göndermeye çalışıyorum, alacaklarını ödemem, sen çek git benden beş kuruş alamazsın diyor. Bunun için yöneticinin zaman zaman kişiliğine saldırıyor, diğer personele mobbing uygulamadığı için eleştiriyor, zaman zaman dışlıyor, onuruyla oynuyor.

Sonuç olarak patronsahip olduğu kurumsal gücü astına yönelik olarak gerçekleştirdiği  Düşey Psikolojik Tacizi uyguluyor. Hakaret, küçümseme, tehdit etme, maaşını düşürme, SGK prim ödemesini düşürme, kirasını ödememe, kameralar ve bilgisayar ile kontrol, ajanlar aracılığıyla takip, habersiz olarak yöneticinin bilmesi gereken konularda by- pass, altındaki aracı alma vb yöntemleri uyguluyor. Dengesiz davranışlar sergiliyor, güven vermiyor. Özel sektördeki bu dostumuz piyasada rahat iş bulabilecek pozisyonda birisi olmasına rağmen sözleşmenin yerine getirilmemesini, evini , ailesini taşıyarak geldiği kasabada okula başlayan  ve adaptasyon sorunları yaşayan çocuklarını düşünerek ve mobbingci patronunun arkasından başaramadı gitti karalamasına maruz kalmamak için , mobbingciyi başarılı kılmamak için birbuçuk yıldır süren tacizlere karşın işten ayrılmıyor.

Bu psikolojik tacize ne kadar daha dayanabileceğini bilmiyor, çaresiz işine devam ediyor. Patronuna güvenerek ettiği masrafları alamıyor. Elindeki sözleşmesi yasa tanımaz patronu karşısında şimdilik bir işe yaramıyor. Dostumuz arafta kalmış durumda. Ayrılsa mı  kalsa mı? Yaptığı masraflara mı , Çocuklarının yaşadığı sıkıntılara mı ,kendi maruz kaldığı mobbinge mi yansın? 

Bu da özel sektörde yaşanan mobing örneklerinden birisi. Madur kime gitsin? Üstüne şikayet edemez çünkü tek üstü var o da mobbingci patronu. Geriye bir tek yol kalıyor, yasal yollara başvurmak. Adaleti bulacağını bilse bir dakika bile düşünmeyecek ama bu konuda endişeli. Bu da özel sektörün mobbingi.

BİR BAŞKADIR ÖZEL SEKTÖRÜN MOBBİNGİ” yazısında 5 düşünce

  1. Ramazan gür diyor ki:

    Turgay bey öncelikle iyi çalışmalar dilerim eşim izmirde bir firmada kasiyerlik yapıyor ve 9 ay önce bi oğlumuz oldu izin bitiminde iş yerinde ki müdürü kanuni hakkı olan emzirme iznini vermeyeceğini sebep olarakta 9 saat çalışıp zaten 1.5 saat yemek izni olmasını gösteriyor ve eşime şahsi olarak duyduğu kinden dolayı bunu yaptığını söylüyor eşimin öğlen işe başlamasının oğlumuz için daha iyi olduğunu belirttiğinde ise sana hiç bişey yapmam çünkü sana kılım diyor lütfen benim ne yapmam gerektiği hakkında bana bilgi verirmisiniz yada izmirde sizinle görüşme şansımız varmıdır şimdiden ilginize teşekkürler ederim saygılarımla

  2. TUGBA DEMİR diyor ki:

    aynen tasfir ettiğiniz gibi bir özel şirkette çalışıyorum. odalarda kamera sistemine kadar aynı. genel müdür ofisine çağırdığı herkese ağız dolusu küfürler, hakaretler, aşağılamalar.. şimdiye kadar hep kurumsal şirketlerde çalıştığım için bu aile şirketi formuna ya ben alışkın değilim, ya da burada bazı şeyler yanlış gidiyor. genel müdürümüzün babasına bu hakaret, aşağılama, yüksek sele hatta avazı çıktığı kadar bağırma durumundan hoşnut olmadığımı söylediğimde, samimiyettendir cevabını aldım. şok oldum.. adam öyle bir terör estiriyor ki, kimse ağzını açıp bir tek kelime söyleyemiyor. işten ayrılmak istediğimi söylediğimde, bir yere gidemezsin yerine adam bul yetiştir, ondan sonra cehennemin dibine kadar yolun var diyor.. verdiği para askeri ücretin azcık üstü ki, imzamda yönetici kelimesi geçiyor. maaş zammı ile ilgili tek bir söz söylemek zaten kimsenin haddine değil. işe girerken konuşulan rakamları sen benimle mi konuştun, kimle konuştuysan ondan iste diyebilecek kadar pişkin. tez zamanda iş bulup arkama bakmadan kaçmak niyetindeyim. inşallah..

  3. gülseren diyor ki:

    İzmir Mobbing & Bullying ile Mücadele Derneği’nden şikayetçiyim. Bağış adı altında yüklü miktarda para aldılar .Avukatla görüştürmediler bile. Avukata hazırlattık dedikleri savumada her şey yanlıştı. Bana mobbing yapan kişilerle işbirliği yaptılar. Onlardan da bağış aldılar mı bilmiyorum .Ama beni mağdur ettiler. Hala borcum olduğunu söylüyorlar ve belgelerimi vermiyorlar!

  4. fatih diyor ki:

    Merhabalar biz bursada büyük bir firmada çalışan iki arkadasın mart ayı ortasında amirimiz tarafından çalıştığımız bölüm geçici olarak değiştirildi 15 gün o bölümde çalıştıktan sonra kendi bölümümüze geldiğimizde bize artık o bölümün elemanı olduğumuz söylendi bizde görev tanımımızın o bölümde çalışmaya uygun olmadığını kendi bölümümüzde çalışmak istediğimizi istemiyorlarsa cıkısımızı vermelerini söyledik 1 hafta daha gönderdikleri yerde çalıştıktan sonra diğer bölüm şefi görev tanımımızda uygun olmayan bir yerde 15. Gün çalışırsak tazminatı cıkısımızın verileceğini söyledi kabul etmedik fabrika müdürü odasına çağırdı ve o yerde calısmazsam tazminatsız isten cıkaracagını ihtar yazacağını beni her yerde calıstırabilecegini ve bunun gibi tehditler ederek o yerde bizi. Zorla çalıştırmaya başladı bunun üzerine bizde is avukatına başvurarak görev tanımımıza uygun olmayan işlerde calıstırıldımız. İçin işyerine ihtar çektik ihtar sonrası yazılı bir belge imzatılarak ilk calıstımız bölüme döndük 1 hafta sonra insan kaynakları. Odasına çağırarak istersek tazminatımızı alıp cıkabilecegimizi söyledi kabul etmedik 1 hafta sonra ise tehdit eden müdür odasına çağırarak tazminatı cıkısımızı verebileceğini söyledi kabul etmedik görev tanımımıza uygun olmayan işlerde yapmamızı istedi yine kabul etmedik bizi tehdit ederek gönderdi 1 hafta sonra ise bölüm şefi gelerek görev tanımımıza uygun olmayan isler yaparsak 4 hafta gündüz 1 hafta gece vardiyasında calısacagımızı aksi halde 2 hafta gündüz 1 hafta gece calısacagımızı söyledi yine kabul etmedik bugün ise insan kaynakları çağırdı fabrika içinde huzur bozucu şeyler konuştuğumuz ve fabrika huzurunu bozdugumuz hakkında tutanak tutmuş ve savunmamızı istedi hakkımızda ki suçlamaları kabul etmedigimizi yazarak tutanakları imzaladık şahitleri olduğunu söyledi bize artık Pisikolojimizi bozmaya başladı sizce biz ne yapmalıyız

Yorumlar kapatılmıştır.

Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Daha fazla bilgi için Çerez Politikası